6 Mayıs 2020 Çarşamba

Antik Nükleer Silahlar Yalan mı?

 


Konuyu işleyen aşağıdaki video "Ancient Aliens Debunked" isimli belgeselden alınmıştır. Bu videoda, Antik uzaylılar(Ancient Aliens) isilimli programın iddiaları değerlendirilmiş ve Antik Nükleer silahlara dair gerçek bir kanıt olmadığı ortaya konmuştur. Hem Mahabharata Destanı hakkındaki çarpıtmalar hem de Mohenjo Daro şehri etrafında dönen iddialar cevaplanmış ve uzaylı açıklamasını gerektiren bir durum yahut o bölgede nükleer savaş yaşandığını gösterir bir kanıt olmadığı gösterilmiştir. (Ayrıca videonun altında video metni ve dipnotlar ile kaynakça da verilmiştir. )

Videonun orjinal sayfasına ulaşabileceğiniz linki aşağıda veriyorum fakat İngilizcedir.:
Videoyu izlerken, ilgili kısım geldiğinde  bakmak isteyebileceğiniz  bir link:
Mohenjo Daro'nun sıcaklığı hakkında:

 Video:



Dilerseniz videoyu izlemek yerine aşağıda verilen video metnini okumayı tercih edebilirsiniz ama izlemenizi öneririm. Ayrıca bu yazının alt kısmında kaynakça verilmiştir.  (Videoda belli bir  dipnot sistemi kullanılmış ve  aşağıda da dipnotların karşılığı yazılmıştır.)

Videonun  Metni (İnglizce Orjinali ve Çevirisi) 


Not: Aşağıdaki metinde bana ait olan yardımcı bilgi ve yorumları    turuncu renge boyayarak metinden ayırdım. 

Ancient Nuclear Warfare (Antik Nükleer Savaş)

Ancient Aliens: “Atomic warfare among ancient civilizations may sound like something out of a science fiction novel, but descriptions of similar deadly occurrences can be found in the very same text doctor Oppenheimer quoted after the New Mexico atomic test.”

Antik Uzaylılar(programı): “Antik uygarlıklar arasındaki atom savaşı, kulağa bilim kurgu romanından çıkma bir şeymiş gibi gelebilir fakat benzer ölümcül olayların tasvirleri çok benzer bir metinde bulunabilir. Doktor Oppenheimer, New Mexico atom bombası testinden sonra (metinden) alıntı yaptı. ”

So the Ancient Astronaut theory claims that the Mahabharata speaks of nuclear warfare. Let’s see what specifically they say it says:

Yani,  Antik Astronot teorisi, Mahabharata'nın (Hindistan’ın en eski destanlarından birisi) nükleer savaştan bahsettiğini iddia eder. Özel olarak ne söylediklerini görelim:

AA: “One reference that we have, for example, speaks of these explosions that were brighter than a thousand suns. And when these blasts occurred the suns were twirling in the air; trees went up in flames and there was just this mass destruction. After those blasts, people who survive started to lose their hair and nails started to fall out. I mean, right there, we have a concise reference to radiation poisoning; nuclear fallout – and those texts are thousands of years old.”



 The Mahabharata actually doesn’t say any of that. These exact claims about the hair and nails falling off and an explosion brighter than a thousand suns have been repeated by Ancient Astronaut theorists so many times that they think it’s true, but the origin of this line was from a French book called “Morning of the Magicians” [1] 


No one that makes this claim will actually site where in the Mahabharata this claim appears. Which makes it very difficult for people to call them out on this, because the Mahabharata contains over 1.8 million words, so if you just say, “it’s in there somewhere, just trust me,” you can pretty much get away with anything. As you might have guessed by now, they have a really good reason for covering their tracks by not siting a reference. For instance, let’s consider the claim about the people’s hair and nails falling out because of this weapon. First of all, there was no weapon involved in that story, it was a part of a bad omen, and this is what it actually says: “The streets swarmed with rats and mice; earthen pots showed cracks or broken from no apparent cause. At night, the rats and mice ate away the hair and nails of slumbering men.”[2] So rats chewed them off, it wasn’t a result of: “Nuclear fallout” What about the bomb blast that was brighter than a thousand suns? Here’s what the passage actually says: “Gratified with him, the holy one then showed Utanka that eternal Vaishnava form which Dhananjaya of great intelligence had seen. Utanka beheld the high-souled Vasudeva of universal form, endued with mighty-arms. The effulgence of that form was like that of a blazing fire or a thousand suns. It stood before him filling all space. It had faces on every side. Behold the high and wonderful Vaishnava form of Vishnu. In fact, seeing the Supreme Lord in that guise, the Brahmana Utanka became filled with wonder.[3]Jason Colavito says the following about this: “This passage, which mentions the ten thousand suns, refers to an appearance of Vishnu. It is representative of many, many passages in which the standard poetic line “ten thousand suns” is used to describe a deity. It does not refer to the specific flash of a nuclear blast unless one imagines the gods to be exploding.” If you would like to know more about the deceitful misquoting of ancient texts as it relates to this idea of ancient nuclear weapons, see Jason Colavito’s excellent book:
“Ancient Atom Bombs: Fact, Fraud, and the Myth of Prehistoric Nuclear Warfare”

Let’s move on to Ancient Aliens’ next line of evidence for this point, which is all centered around an ancient city – now archeological site – called Mohenjo Daro in Pakistan. Ancient Aliens claims that there was a nuclear bomb dropped there in the ancient past, they give several reasons to believe this:

Hadi Antik Uzaylılar(programı)nın bu husustaki diğer kanıt kümesine geçelim. Bu (kümenin) tümü, antik bir şehir –şimdilerde arkeolojik alan- etrafında toplanmıştır. Pakistan daki bu şehre Mohenjo Daro denmektedir. Antik Uzaylılar (Programında), uzak geçmişte oraya bir nükleer bomba atıldığını iddia ediyorlar, buna inanmak için birkaç neden veriyorlar:

 AA: “Skeletons were found lying face down in the street – many holding hands. Their faces and body positioning suggested they suffered a sudden, violent death.”
AA: “İskeletler caddede yüzüstü yatıyordu - birçoğu ellerini kavuşturmuş.    Yüzleri ve vücut pozisyonları, ani ve şiddetli bir ölüm yaşadıklarını akla getiriyordu. ”
AA: “You have a culture of people who literally were lying dead in the street. Archaeologists have found human remains and something big has happened to these people.”
AA: Kelimenin tam anlamıyla sokakta ölü (halde) yatan insanlardan oluşan bir kültürünüz var. Arkeologlar insan kalıntıları buldu ve büyük bir şey olmuş bu insanlara.
 AA: “Why is there evidence that wild animals avoided scavenging their remains, and why, even after thousands of years, have their bones not decayed?”
AA:  Neden vahşi hayvanlar kalıntıları temizlemekten kaçınmışlar ve neden binlerce yıl sonra bile onların kemikleri çürümemiş.
AA: “In certain areas of that site you find increased levels of radiation.”
AA: Bu sitenin belirli alanlarında artan radyasyon seviyeleri buluyorsunuz. ”
AA: “British researcher David Davenport claimed to have found a 50-yard-wide epicenter at Mohenjo Daro where everything appeared to have been fused through a transformative process known as vitrification.”
AA: “İngiliz araştırmacı David Davenport, Mohenjo Daro'da vitrifikasyon olarak bilinen dönüştürücü bir süreçle her şeyin kaynaştığı 50 metre genişliğinde bir merkez üssü bulduğunu iddia etti.”
AA: “Vitrification is a process in which regular-type stone gets molten into a magma state, and then it hardens again. But once the stone is hardened again it feels like glass. At Mohenjo Daro we find evidence of vitrification, which could have only have been achieved if the material was exposed to extreme heat by some type of blast.” Ok so let’s list these points:
AA: “Vitrifikasyon, normal tipteki taşların magma halinde erimiş olduğu ve sonra tekrar sertleştiği bir süreçtir. Ama taş tekrar sertleştikten sonra cam gibi hissettirir. Mohenjo Daro'da, öyle vitrifikasyon (camlaşma) kanıtları buluyoruz ki,  ancak malzeme bir tür patlama ile aşırı sıcağa maruz kaldığında elde edilmiş olabilecek (türden) vitrifikasyon kanıtlarıdır bunlar.
Tamam, öyleyse hadi bu hususları listeleyelim:

·         Skeletons, one set holding hands, which they say appear to have died at the same instant.
·         No evidence of scavengers.
·         Remarkably well preserved bones.
·         The presence of radiation at the site.
·         An epicenter where vitrification is present.
·         İskeletler, ellerin kavuşturulması, onlara göre aynı anda ölmüş olmayı gösteriyor.
·         Leş yiyenlerin  herhangi bir izi yok.
·          Oldukça iyi korunmuş kemikler.
·          Sahada radyasyonun varlığı (iddiası).
·          Vitrifikasyonun (Camlaşmanın) bulunduğu bir merkez üssü.


That sounds like a pretty convincing case for nuclear warfare at Mohenjo Daro – well, assuming any of that is true, and considering Ancient Aliens’ track record we had better investigate these claims. One of the first problems with this theory is the city itself. Its buildings are still intact, some of which are 15 ft. high.[4] 

Bu, Mohenjo Daro'da nükleer savaş (olması düşüncesi) için oldukça ikna edici bir durum gibi görünüyor – tabi, bunların herhangi birinin doğru olduğunu varsayarsak ve antik Uzaylılar (programının) sicilini göz önüne alarak, bu iddiaları daha (da) iyi araştırdık. Bu teori ile ilgili en başta gelen sorunlardan birisi şehrin kendisidir. Binaları hala bozulmamıştır, bazıları 15 ft yüksekliğindedir. [4]

And they are made out of mud, so you would think a nuclear weapon whose main destructive power is in the force of its blast wave would be able to topple a few mud-brick buildings. But moving on, what about these skeletons? Ancient Aliens makes it sound like a lot of skeletons were found when in fact only 37 were found. And not only do these 37 bodies show no signs of dying suddenly, the date of their deaths vary sometimes as much as a thousand years from one another.[5][6] 
Ve kerpiçten yapılmışlar, bu yüzden bir nükleer silahın ana patlama dalgasının yıkıcı gücü ile birkaç kerpiç binayı devirmesi  beklenirdi. Fakat devam edersek, İskeletler hakkında ne demeli? Antik Uzaylılar (programı) sanki çok fazla iskelet bulunmuş gibi anlatıyor oysaki gerçekte sadece 37 tane bulunmuştur. Dahası bu 37 bedenin aniden öldüklerine dair (herhangi) bir işaret yoktur. Onların ölüm tarihleri arasında ciddi çeşitlilik olup bazısı diğerinden bin yıl yaşlıdır. [5,6]

None of the archeologists involved thought these skeletons suggested a sudden catastrophe. And to make matters worse for Ancient Aliens all of the bodies were buried![7]
(Araştırmalara) Katılan arkeologların hiçbiri bu iskeletlerin ani bir felaketi akla getirdiğini düşünmüyordu. Ve Antik Uzaylılar (programı) için işleri dahada kötü hale getiren şey, tüm  bedenlerin gömülü halde olmasıydı!(Gömülü olarak bulunmuşlardı)! [7]

 The idea that they were laying around in the streets isn’t true. In fact almost everything Ancient Aliens said about this is completely untrue. The fact that they didn’t die in the same instant and the fact that they were buried in the normal way explains why there were no signs of scavengers. What about the remarkable well preserved bones? This can be chalked up to Mohenjo Daro being literally one of the hottest places on earth, with temperatures reaching 128 degrees. And because it’s also really dry, it is a perfect climate for preservation.[8] 
Sokaklarda, etrafta cesetlerin  uzandığı fikri doğru değil. Aslında Antik Uzaylılar (programının) bu konuda söylediklerinin neredeyse tamamı yanlıştır. Aynı anda ölmemiş olmaları ve normal şekilde gömüldükleri gerçeği neden leş yiyen (hayvan) belirtisi olmadığını (da) açıklıyor. (peki) Dikkat çekici (derecede) iyi korunmuş kemikler ne olacak? Bu, Mohenjo Daro'nun kelimenin tam anlamıyla dünyadaki en sıcak yerlerden biri olmasına ve sıcaklıkların 128 dereceye kadar ulaşmasına bağlanabilir. Ve aynı zamanda gerçekten kuru olduğu için, (kemikleri) korumak için mükemmel bir iklimdir. [8]
Sayın okuyucu burada ufak bir hata var gibi görünüyor.  Benim araştırmama göre: temmuzda max. 47 dereceyi gördüğü kayda geçmiş.Bknz: https://freemeteo.pk/weather/Mohenjo-Daro/longterm/monthly/?gid=9040290&mn=7&language=english&country=pakistan  Diğer taraftan internetteki bir   dönüştürücüye göre  53.5 derece sıcaklık yaklaşık 128  fahrenheit yapıyor.  Bknz: https://sicaklik-birimleri-donusturucu.hesabet.com/) (Bu yüzden  mehtemelen fahrenheit demek istiyor. Çünkü 53.5 derece yaklaşık 128 fahrenheit ediyor.  Belgeselin  kaynakçasına baktığımda, daha doğrusu ilgili dipnottan kontrol yaptığımda verilen kaynak  gerçektende  Mohenjo Daro'nun yeryüzünün en sıcak yerlerinden biri olduğunu doğruluyordu fakat  derece ya da fahrenheit vermiyordu. Her neyse meselilin özü buranın çok sıcak bir yer olmasıdır. )

In fact this is also probably the reason the mud-brick buildings are still standing as well. The problem with the claims about there being radiation at Mohenjo Daro is that we don’t know where this claim came from. It certainly wasn’t any of the scientists involved with the Mohenjo Daro digs that claimed it, and the Ancient Astronaut theorists don’t site any references with which to check this claim, so until the presence of radiation can be proven to exist at the site, there is no reason to address it.

Aslında kerpiç binaların hala ayakta durmasının nedeni de budur. Mohenjo Daro'da radyasyon olduğu iddialarıyla ilgili problem, bu iddianın nereden geldiğini bilmememizdir. Mohenjo Daro kazılarına katılan bilim adamlarından hiçbiri kesinlikle böyle bir iddiada bulunmamıştır. ve Antik Astronot teorisyenleri bu iddiayı kontrol etmek için herhangi bir referans sunmuyorlar. Bu nedenle bölgede radyasyonun varlığı kanıtlanana kadar (bu hususu) ele almak için hiçbir neden yok.

What about this epicenter of vitrification? Well, according to archeologists it wasn’t exactly an epicenter of anything. It was a small amount of broken pottery which, because pottery is put in a fire to harden it, it contains a specific type of vitrification called Frit. They threw in the word epicenter to make it seem more legitimate. But there is no epicenter of anything except pottery at this site[9].


(İyi de) bu vitrifikasyonun merkez üssü (meselesi) ne olacak? Güzel… Arkeologlara göre bu  hiçbir şeyin merkez üssü olarak sayılamazdı. (Burada olan şey) az miktardaki çanak-çömlek kırıklarıydı. Çünkü çanak-çömlekler  sertleşmeleri için bir ateşin içine konurdu. Bu (durum) Frit adı verilen özel bir vitrifikasyon(camlaşma) sürecini içerir. (Çanak-çömlek kırıkları uzun süre ateşte kalırsa, bu parçalar üzerinde  frit türünden  vitrifikasyon(camlaşma) süreci olur diye anlıyorum.)
Daha geçerli görünmesi için “merkez üssü” sözcüğünü (ortaya) attılar. Ancak bu alanda çömlekçilik dışında hiçbir şeyin merkez üssü yoktur.

 But this brings up an important point: Mohenjo Daro is not the only site that Ancient Astronaut theorists claim vitrification exists as a result of ancient atom bombs. So it would be instructive for us to look at sand vitrification and its different causes in order to address those claims.
Ancak bu (husus) önemli bir meseleye işaret ediyor: Mohenjo Daro, Antik Astronot teorisyenlerinin, antik atom bombalarının bir sonucu olarak vitrifikasyonun (camlaşmanın) oluştuğunu  iddia ettikleri tek alan değil. Bu nedenle, o iddiaları ele almak için kum vitrifikasyonuna ve (vitrifikasyounun) farklı nedenlerine bakmamız öğretici olacaktır.
 For example there is Fulgurite, which is sand fused by a lightning bolt. There is Tektite, which is sand fused by the compressed force of a meteorite. There is Frit which is partially fused sand and other chemicals in the presence of heated pottery – that’s what was found at Mohenjo Daro. Finally there is Trinitite which is vitrified sand caused by a nuclear explosion.
Fulgurant, tektit, frit, trinitit
Örneğin Fulgurant (taşı): Bir yıldırım ile kumun kaynaşması sayesinde oluşur.
Tektit (taşı) : Bir meteorun çarpma kuvvetiyle kumun sıkışıp kaynaşmasıyla oluşur.
Frit (taşı): Hazırda bulunan ısıtılmış seramik içerisinde kum ile bazı kimyasalların kaynaşması ile oluşur. ­­­­­­­–    Mohenjo Daro'da bulunanlar bu tiptedir.
Son olarak,
Trinitit (taşı): nükleer patlamanın neden olduğu vitrifiye(camlaşmış) kumdur.

So we first saw that the Mahabharata did not claim anything like what Ancient Aliens said it did. We saw that the bodies at Mohenjo Daro were not killed in a sudden disaster; in fact they died a thousand years apart in some cases, and were clearly buried. The cases of radiation are a non-factor. The vitrification was caused by pottery, and we noted that if it was a nuclear explosion it didn’t even knock down the mud-brick houses which are still standing at the site.
Özetle, ilk olarak, Mahabharata'nın, Antik Uzaylılar (programının) olduğunu söylediği gibi bir şey iddia etmediğini gördük.
 Mohenjo Daro'daki cesetlerin ani bir felaketle öldürülmediğini gördük; hatta bazıları bin yıl arayla ölmüşler ve kesinlikle gömülmüşler.
Radyasyon vakaları (kanıtı) olmayan bir faktördür.
Vitrifikasyon (örnekleri)  çömlekçilikten kaynaklanmıştır ve nükleer patlama düşüncesinin aksine, hala sahada duran kerpiç evlerin bile yıkılmadığını fark ettik.


[1] Colavito, Jason. “THE CASE OF THE FALSE QUOTATIONS, How Ancient Astronaut Theorists Faked Hindu Nuclear Explosion.” JasonColavito.com, n.d. http://www.jasoncolavito.com/the-case-of-the-false-quotes.html.
[2] Mahabharata, Mausala Parva, sec. 2
[3] Mahabharata, Acwamedha Parva, Section LV (Ganguili Vol. 16)”
[7] Ibid.
[8] Ibid.
[9] Ibid.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder