Komplo Petra

 Kanadalı bir oryantalist olan Dan Gibson'ın sıradışı bir iddiası var.  İddiaya göre Ka'be daha önce Arabistan'ın kuzeyinde  yer alan    Petra şehrindeymiş ve sonradan yeri değiştirilerek Mekke şehrine taşınmış. Gibson'ın bu iddiasına  gösterdiği (sözde) kanıtların başında, bazı eski camilerin uydu fotoğrafları geliyor ve camilerin yukarıdan görünümlerini dikkate alarak içerisindeki mihrabın baktığı yöne karar veriyor. Bu şekilde camilerin yönelimini tespit eden! Gibson, Mekke'den daha çok Petra'nın olduğu tarafa doğru bakan camileri kanıt olarak sunup eskiden Ka'be'nin Petra şehrinde olduğunu ileri sürüyor. 

Bu komplo teorisi akademik dünyada karşılık bulamasada internette giderek yayılmakta olduğu  için buna cevap olarak Prof. Dr. David A. King'in hazırlamış olduğu makaleyi kullanacağız fakat bu yazının düzeni şu şekilde olacaktır:
1. Öncelikle Google Earth programının güvenilirliğini kısaca değerlendirmeye çalışacağız.
2.  Prof. King'in Makalesi'nin uzunca bir özetini sunacağım. Özellikle Gibson'ın kıbleler hakkında ki iddialarına cevap teşkil edecektir.
3. Gibson'ın diğer iddiaları için ise konuyu ele almış bazı videoları, makale özetinin altında bulabileceksiniz 
4. Son bölümde sizlere kendi argümantasyonumu sunacağım. 


Google Earth Programının Cami kıblelerini Test Etmek Açısından Güvenilirliği
Gibson, yaptığı sunum ve gösterimlerde Google Earth programını kullanıyor fakat belli sebeplerle GE'nin tam güvenilir olmadığını ve "kendi hesaplamalarını" yaptığını söylüyor. Öyleyse gelin   Google Earth programının bu konuyu araştırmak için ne ölçüde güvenilir olduğu hakkında bir değerlendirmede bulunalım ve dahası Gibson'ın GE ile uyumlu olan kendi  hesaplamalarının ne kadar güvenilir olacağını değerlendirelim. 
Öncelikle aşağıdaki videoyu  izlerseniz sonrasında yapacağım açıklamalar için faydalı olacaktır. 


videonun tamamını izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=rYy30YIadNQ

Videoda izlediklerimizden de anlaşılacağı üzere GE ile camilerin kıblesini test etmek tam olarak güvenilir değildir. GE ile bir caminin kıblesi nasıl test edilir görmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.





Basitleştirmek gerekirse GE 'nin güvenilir olması için 2 temel şart vardır:

I. Her hangi bir konum için GE'nin kıble çizgisini doğru çizebilmesi.  
Bu doğrudan GE nin varsaydığı dünyanın şekil ve ebatlarının doğruluğuna bağlıdır. Google Earth'ün tam bir küre yerine bir küremsi tercih ettiğini videoda dinledik. Tercih edilen küremsinin doğruluğu kıble çizgisinin doğruluğunu etkileyecektir. Gibson, ben GE'yi sadece sunum yapmak için kullandım ve camiler için  kendim hesap yaptım diyor.   Peki Gibson'ın kendi hesabını yapması  bizi her türlü sorundan kurtarır mı? Hayır.  Konum bilgilerini GE'den aldığınız sürece GE yi yanlışlayan bir örnek sunamazsınız. Eğer camilerin konum bilgilerini  GE'den alıyorsanız ve GE'nin- kinden farklı sonuçlar elde edebiliyorsanız ya sizin  kullandığınız küremsi modeli GE'nin kullandığı modelden farklıdır ya da kullandığınız formül farklıdır. Eğer aynı model ve aynı formülü kullanırsanız  (yanlış hesap yapmadığınız sürece) farklı sonuçlar alabilmenizin tek yolu:  Sizin kullandığınız enlem ve boylam bilgilerinin GE'nin verdiği sayılardan farklı olmasıdır.   


II.  Googele Earth programını tasarlayanların resimleri hassas şekilde doğru birleştirmeleri ve doğru şekilde programa yerleştirmeleri gerekir, aksi halde bu kısımdaki hatalar yapacağınız işe yansır. (videoda anlatıldığı üzere)

Gibson, ben kendi hesabımı yaptım ve  GE 'yi sadece gösterimde kullandım diyorsa da   konum bilgilerini GE' den aldığınız sürece GE 'yi yanlışlayan bir örnek sunamazsınız. Çünkü sizin kullandığınız küresel trigonometrik formülü bilgisayar da en iyi şekilde kullanabilir ve program, çizgileri çizerken de bu formüle uygun çizecektir. Dolayısıyla kendi hesaplamanızı kullanmanızın bir mantığı olması için bu camileri dolaşıp yerinde enlem ve boylam tespiti yapmanız icap eder. 
Aksi halde kendi hesabınızı yapmanızın bir mantığı yoktur. Şayet GE'nin varsaydığı dünya modelini reddediyorsanız bu durumda kendi dünya modelinizi de ayriyeten ıspat etmeniz gerekir. Niçin sizin varsayımınız GE'ninkinden üstün olsun? 

Bana öyle geliyor ki Gibson kolayına kaçtı ve camileri dolaşmadı.  Eğer gerçekten gezip yerinde görseydi, camilerin içine girip doğrudan  mihraplar üzerinde ve kıble duvarları üzerinde inceleme yapardı.     Dahası o camilerin cemaatlerinin şahitliğinde ve yerel akademisyenleri davet ederek onların da şahitliğinde çekimler yaparak iddialarını desteklemesi beklenirdi.    Benzer şekilde  camilerin  dışından da   incelemeler yapıp kayıt altına aldırabilirdi.  Mesela  camilerin yan duvarlarının  nasıl bir doğrultu üzerinde olduğu gösterilebilirdi. Tabi bu durumda  yan duvarların kıble duvarına dik olup olmadıklarının da ayrıca gösterilmesi gerekirdi.   Bana göre uygulanabilecek başka bir yöntemde şudur:  Her bir cami için    bir gün harcayıp cami üzerinden belli bir tarihte güneşin doğuş ve batışını gözlemleyebileceğimiz videolar çekilebilirdi.  Yani caminin bulunduğu enlem itibariyle güneşin doğuş ve batış yapacağı yönler bellidir. Caminin bu yönler ile kaç derecelik bir sapması olduğunu gösterecek resim veya videolar  çekilebilirdi. Tabi doğru açıdan çekim yapmak biraz zor olabilir.  Belki başka yöntemlerde önerilebilir ama  bu camileri tek tek dolaşıp yerinde enlem ve boylam bilgisi alsaydı bence  uydu resimleriyle yetinmeyip  gerçek anlamda  ıspat etmeyi sağlayacak gösterimler de yapacaktı. 

Gibson kolayına kaçarak  GE ile bir sonuca varmaya çalışmış gibi görünüyor. Ben de bazı örnekler için GE yi kullanarak onun sunduğu bilgileri tekrar gözden geçireceğim. Göreceksiniz ki GE 'yi bile tam düzgün ve dürüstçe kullanmamış Gibson bey.  

Asıl Mesele:
Bana göre (küremsi bir dünya üzerinde yaşadığımıza inandığınız sürece) asıl sorun GE'nin resimleri birleştirmesi ve  yerleştirmesidir. Küreye yakın bir dünya üzerinde yaşadığımıza inandığımız  sürece GE'nin yüksek doğrulukta kıble çizgileri çizebileceğinden şüphe etmemize gerek yoktur. Şöyleki Google hem uydu resimlerinden yararlanarak hemde gezici, dolaşan görevlileri sayesinde yeryüzünün herhangi bir yerinin enlem  ve boylamını yüksek doğrulukta bize iletebilir. kullanılan  küremsi modelde gerçeğe yakın olduğu sürece formül doğru çalışacak ve Google'ın kıble için gösterdiği istikamet gerçeğe çok yakın olacaktır.  Ancak niyetiniz kıble doğrultusunu tespit etmek değilde bir caminin doğru inşa edilip edilmediğini kontrol etmek ise bu durumda GE'nin caminin resmini çok hassas şekilde yerleştirmiş olması gerekecektir.  Aksi halde doğru inşa edilmiş bir camiyi hatalı gibi göstermesi mümkündür.  Dolayısıyla Gibson'ın bu camileri tek tek dolaşması gerekirdi. Eğer camileri  dolaşıp yukarıda söylediğim tekniklerle cami mihrabının baktığı yönü hassas şekilde tespit etseydi "GE acaba resimleri yerleştirirken hata yaptı mı?" diye bir soru işareti kalmazdı.  GE 'nin kabulünden farklı bir Dünya modeline inanmadığınız sürece kendi hesabınızı yapmanızın bir mantığı yoktur. Çünkü kendi kabulleri çerçevesinde GE kıble çizgisini doğru çizecektir. Fakat asıl mesele resimlerin doğru yerleştirilmesi olduğu için ve  içerden mihrabı kontrol etmek her açıdan daha sağlıklı olacağı için böyle bir araştırmada camileri dolaşıp ölçümlerinizi belgelemeniz icap eder. 

Google Earth programının Resimleri Sündürme özelliği :

Bu durum dikkate alındığında anlaşılıyor ki, Gibson'ın gösterimlerine güvenmeyip GE programını bizzat kendimiz kullanarak kontrol yapmalıyız. Yani GE zaten yüzde yüz güvenilir değil ama birde GE resimlerinin çarpıtılarak sunulması da mümkündür ki aşağıda örneklerini göreceksiniz. 

GE ile kıble tespiti yapmak isteyenlerin bilmesi gereken bir ayrıntı: 

Aşağıdaki örnekte İzmir şehrinin meydanı için GE yardımıyla iki ayrı kıble çizgisi çizdim. birincisinde Meydanın yakından çekilmiş bir resmi var. Diğerinde ise İzmir meydanını  Kabe ile birleştikden sonra uzaklaşarak harita üzerindeki çizgiyi kontrol ettim. Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi'nin makalesinden aldığım formülü kullanarak "kendi hesabımı yapıp" İzmir meydanının kıblesi için doğru açısal yönü tespit etmeye çalıştım. formül şöyle:

Formülden de anlaşılacağı üzere benim hesabım kusursuz tam bir küre kabulü  içindir. Sonuçlar şöyle:  

Açısal değerler güney yönü ile aradaki farkı gösterecek şekilde  sunulmuştur. 

Küçük ölçekli resim, yani meydanın  yakın çekimde olduğu resim  için GE'nin çizdiği  çizgi benim hesabıma daha yakın. Ben her adımda virgülden sonraki en az 2 basamağı dikkate alarak hesap yaptım fakat GE'nin virgülden sonraki kaç basamağı dikkate alarak hesap yaptığını bilmediğim için belkide aradaki küçük fark üzerinde    yuvarlamanın etkisi vardır. Dahası Geogebra programına resimleri aktarıp çizdirdiğim doğrularla kontrol yaptığım için ufak bir hata payıda ordan gelebilir. Bir de 9 Eylül  Meydanı'nın gerçek koordinat  değerleri yerine GE 'nin verdiği izmir şehri koordinatlarını kullandım. Buda virgülden sonraki basamaklarda ufak bir değişikliğe sebep olur. Neticede   benden kaynaklanan hata faktörleri toplamda 1 dereceden az bir etkiye sahip olacaktır.    Yani öyle görünüyor ki yakın çekim  resimler için GE nin çizdiği kıble çizgisi, küre formülünün verdiği sonuca diğer Harita resmindekinden  daha yakın. Yakın çekimler için GE algoritması Dünyayı kusursuz bir küreye  yakınmış gibi  hesaplıyor olabilir. Yakın çekim ile büyük ölçekli haritanın arasındaki  farklılık  muhtemelen küre ile düz zemin arasındaki geçişten kaynaklanıyordur. Şu durumda GE'nin yakın çekim resimler için küre formülüne büyük ölçüde uygun kıble  çizgileri çizdiğini söyleyebiliriz. 

Mimar Sinan'ın Camilerini Test Edelim:
Mimar Sinan'ın  Çıraklık eserim dediği Şehzade camisi için:

Kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii

Yine bunda da  ciddi bir sapma payı var.  (Tabi GE'nin gösterimine göre)

Ustalık Eserim dediği Selimiye Camii
Diğer ikisinden daha başarılı olduğu ve kendi çağına göre ise oldukça  başarılı olduğu açık. 

Elbette Mimar Sinan'ın  camilerini yaptığı yerler Mekke'ye oldukça uzak yerlerdir ama yinede Mimar Sinan döneminde pusulanın  bilindiği , Mimar Sinan'dan belli bir süre önce Ali Kuşçu ile birlikte belli bir astronomi ve matematik birikiminin Osmanlı'ya geçtiği ve Mimar Sinan'ın kendisinin de bir dâhi olduğu ve üstelik denizcilik faaliyetleri sebebiyle 7. ve 8. yüzyıla göre çok daha iyi haritalar yapılmış olması gerektiği  göz önünde bulundurulduğunda, 7. ve 8. yüzyılın pusulayı bile (büyük olasılıkla) bilmeyen insanlarından ne ölçüde başarılı kıble tayini beklenebileceğini bir düşünün. 


Pusula ve Haritayla Cami yapmak

Bundan 50 yıl önce herhangi bir ilimizde hayırsever vatandaşların kendi gayretleriyle bir cami inşa ettiklerini varsayalım.  Öncelikle pusulayla ana yönleri belirlemiş olsunlar. daha sonra ellerine geçen bir harita üzerinde bulundukları şehir ile Mekke'yi birleştiren bir çizgi çizsinler.  Bu çizginin Güney yönüyle arasındaki farkı ölçüp pusulanın belirlediği güneyle kıble yönü arasında kaç derece fark olacağını böylece tespit ederek camilerini inşa etsinler. Bu şekilde inşa edilmiş bir cami, sizce  gerçek  kıbleden ne kadar sapmış olur?
Pusulanın gösterdiği kuzey, gerçek kuzey değildir. Çünkü kuzey kutup noktası ile manyetik kutup noktası arasında ülkemizdeki şehirler için ortalama 4,5 derece fark vardır.  Bunun yanında 50 yıl önce halktan birinin eline geçecek bir harita muhtemelen Merkatör projeksiyon olacaktır. Merkatör projeksiyonun hata payınında, olduğu gibi bu hesaba yansıdığını düşünün.  Birde inşa sırasında çok hassas davranmadıkları sürece ufak bir sapma olacaktır. Tüm bunları üst üste eklerseniz bahsettiğim şekilde yapılmış bir camide  6-10 derecelik bir sapma  hiçte şaşırtıcı olmayacaktır.  

Ankara'daki Bazı Yeni Camiler  ve Medine'deki İki  Cami için Google Earth Testi  
Ülkemizde Diyanet Kurumu tarafından cami kıbleleri üzerinde bir denetim vardır. Özellikle Diyanet'in merkezininde Ankara'da olması sebebiyle, Ankara'daki yakın zamanlarda inşa edilmiş camilerin kıblesini GE ile test edeceğiz. Asıl amacımız GE'nin kendisini test etmektir. Yani kıblesi doğru olması beklenen camilerin GE tarafından nasıl gösterildiğine bakacağız.  Eğer GE'nin gösterimine göre Ankara camilerinin kıbleleri doğru ise bu aslında GE içinde olumlu bir sonuç olacaktır.
20 yıl boyunca inşası süren 1987 yılında ibadete açılan Kocatepe Camii
Hafif bir sapması varmış gibi görünüyor.  Acaba gerçekten öylemi yoksa GE'nin hata payımı.


2008 yılında temeli atılan Ahmet Hamdi Akseki Camii

2013'te yapımına başlanmış olan Melike Hatun Camii
ilk bakışta her şey mükemmel gibi gelebilir ama Geogebra programına aktarıp kıble duvarının orta dikmesini çizersek:
Az bir sapma varmış gibi görünüyor.


Şimdi de Medine'den iki camiye bakalım. 
Mescid-i Kıbleteyn

Mescid-i Nebevi

Görüleceği üzere Mescid'i Kıbleteyn çok az bir sapmayla  inşa edilmiş gibi görünüyor. Mescid-i Nebevi ise  biraz daha büyük bir sapma değerine sahip gibi görünüyor. Gerçekten durum tam olarak böylemi yoksa GE mi bizi yanıltıyor?


Hem GE'nin güvenilirliğini sorguladık hemde kıble problemini çözmenin  zannedildiği kadar kolay olmayacağını göstermeye çalıştık. Ancak asıl cevabı, yazdığı makaleyle Prof. David A. King vermiş olacak.  Makalenin orjinali için buraya  tıklayabilirsiniz ama önce, bu yazıyı sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim. Prof. King'in makalesinin uzun bir özetini sizlere sunmaya çalışacağım fakat öncelikle Prof. King'in bu iddiaya niçin cevap verdiğini anlamanız açısından onu ve çalışmalarını kısaca tanıtacağım.


Prof. David A. King

İngiltereli Prof. David A. King, alanında uzman bir oryantalisttir. Ortaçağ İslam dünyası özelinde, bilim tarihi için, orijinal kaynakları , el yazmalarını araştırarak 50 yılını geçirmiş bir bilim insanıdır.Yale Üniversitesi'nden doktora derecesine sahiptir(1972). Gözetimleri altında çalıştığı profesörler: Franz Rosenthal, Bernard R. Goldstein ve Edward S. Kennedy (AUB, Beyrut).

1972-79 yılları arasında Mısır'daki Amerikan Araştırma Merkezi'nde Ortaçağ İslami astronomi ( medieval Islamic astronomy) alanında, Smithsonian Enstitüsü'nün bir projesini yönetti. Daha sonra New York Üniversitesi'nde (1979-85) Yakın Doğu Dilleri ve Edebiyatları Profesörü oldu (1979-85).

Daha sonra, Frankfurt'taki Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi'nde Bilim Tarihi Profesörü olarak görev yapmıştır. Orada selefi Prof. Willy Hartner ve meslektaşı Prof. Fuat Sezgin tarafından ünlenen Bilim Tarihi Enstitüsü'nü yönetmiştir.

2013 yılında hayatının çalışması için “Alexandre Koyré” ödülüne layık görülerek Académie internationale d’histoire des sciences tarafından ödüllendirilmiştir.


Prof. King, ay takvimini düzenlemek, namaz vakitlerini belirlemek ve kıble yönünü belirlemek gibi konularda yüzyıllar öncesinin Müslümanlarının uyguladıkları teknikler hakkındaki bilgi birikimimizi önceden bilinmeyen el yazması kaynakları kullanarak genişletmiş ve belgelemiştir.

Onun muazzam çalışması olan “Synchrony with the Heavens” adlı eseri, modern öncesi Müslüman dünyasında, bin yılı aşkın bir zaman periyodu için erişilebilen tüm namaz vakti tablolarının analizlerini içerir. Bu tablolar yılın her bir günü için namaz vakitlerini gösteren tablolardır.

Prof. King , İslami halk astronomisi ve matematiksel astronomi üzerine bolca yayında bulunmasının yanı sıra, Ortaçağ ve Rönesans Avrupa'sındaki din, bilim ve sanat üzerine olanlardan da bahsetmek gerekir. Prof. King'in yayınladığı eserler şu adreste listelenmiştir:


Prof. King'in özellikle kıble konusunu ilgilendiren yazı ve kitaplarının listesini vermek uygun olacaktır:

  • al-Khalîlî’s (universal) qibla table (for the whole world)” (1975);
  • Some medieval values of the qibla at Cordova” (1978);
  • Astronomical alignments in medieval Islamic religious architecture” (1982);
  • The astronomical orientation of the Kaaba” (with Gerald S. Hawkins, 1982); and “Faces of the Kaaba” (1982);
  • Al-Bazdawî on the qibla in early Islamic Transoxania” (1983);
  • Architecture and astronomy: The ventilators of medieval Cairo and their secrets (regarding orientations in Cairo)” (1984);
  • The sacred direction in Islam: A study of the interaction of reli­gion and science in the Middle Ages” (1985)
  • Kibla (mathematical aspects)” in Encyclopedia of Islam (1986);
  • The earliest Islamic mathematical methods and tables for finding the direction of Makka” (1986);
  • L’Islam et la science : le problème de la qibla” (1987, based on DAK)
  • Makka as centre of the world” in Encyclopedia of Islam (1991);
  • Qibla charts, qibla maps, and related instruments” (with Richard P. Lorch, 1992);
  • Folk astronomy in the service of religion: The case of Islam” (1994);
  • The orientation of medieval Islamic religious architecture and cities” (1995);
  • Samt (direction)” in Encyclopedia of Islam (1995);
  • Islamic astronomy” (1996);
  • Two Iranian world maps for finding the direction and distance to Mecca” (1997);
  • World-Maps for finding the direction and distance to Mecca – Innovation and tradition in Islamic science (1999);
  • Finding Qibla in Islam, partial Persian translation by Hossein Nahid of World-Maps book, (2016);
  • In Synchrony with the Heavens: Studies in astronomical timekeeping and instrumentation in medieval Islamic civilisation (2004-05);
  • The sacred geography of Islam” (2005);
  • The qibla in medieval Córdoba and the orientation of the Great Mosque” (2017).


Prof. King'in makalesi sayesinde Dan Gibson'ın (sözde) başlıca kanıtını geçersiz hale getirdikten sonra Gibson ve internette onun iddialarına sahip çıkan başka Petracıların sunduğu diğer argümanların da  geçersizliğini ortaya koyması için ilgili bazı videoları bu yazının ikinci bölümünde  bulabileceksiniz. 

Prof. King'in makalesinin uzun bir özetini sizlere sunmaya çalışacağım. Bazı kısımları özetlemek yerine doğrudan çevireceğim. Hatta İngilizce orjinalini özellikle göstermek istediğim yerler olacak ve bunların İngilizce orjinali  ile  çevirisini birlikte sunacağım.  Bununla yetinmeyip yeri geldikçe başka kaynaklardan derlediğim bilgileri de (kaynak göstererek) paylaşacağım. Karışıklık olmaması için Prof. King'in makalesinin  dışından derlediğim bilgileri ve kendi yorumlarımı turkuaz
arka plan rengi ile sunacağım. 


Prof. David A. King'in Makalesinin Özeti ve Daha Fazlası

Prof. King makalesine bir ön not ile başlıyor. Bu notta Gibson'ın iddiasını özetliyor.  Gibson'ın  iddiasına göre İslam'ın ilk 2 yüz yılı boyunca (622-876 aralığında)  camiler Petra'ya bakacak şekilde inşa edilmiş.  King diyor ki:
"Since his revolutionary ideas ignore what modern scholarship has established about the early qibla, I present an overview of how things actually were."
"I then show how Gibson has misunderstood most of the data at his disposal, comparing medieval mosque orientations with modern directions of Petra and Makka, and why his interpretation is completely flawed."
"Onun (Gibson'ın) devrimci fikirleri, modern akademik araştırmaların erken dönem kıblesi hakkında ne söylediğini görmezden geldiği için (konunun) nasıl olduğu hakkında  genel bir bakış sunacağım.
Ardından Gibson'ın kulladığı çoğu veriyi yanlış anladığını, Ortaçağ camilerinin baktıkları yönlerin günümüz Petra ve Mekke yönleri ile kıyası (konusunda) yorumlarının tamamen kusurlu olduğunu göstereceğim. "
(özetlediğim için hepsini almıyorum ve sonraki başlığa geçiyorum)

Giriş
(özetleyerek anlamını veriyorum) 
Kur'an'ın emrinden dolayı camiler Ka'be'yi içeren Mekke'ye doğru bakmalıdır.  1400 yıldır tüm Dünya da müslümanlar  Mekke'ye doğru  namaz kıldılar. Eğer birisi çıkıp   tüm bu süre boyunca namazı  başka bir yere (Petra'ya ) doğru    kılmış olmaları gerektiğini söyleyecek olursa nasıl hissedeceklerini bir düşünün. En hafif tabirle dengesiz olduğunu düşüneceklerdir. 
Yinede varsayalım ki Kanadalı amatör tarihçi Dan Gibson 7. yy ile 9. yy arasındaki camilerin Petra'ya doğru bakmakta olduğunu belgelemiş olsun. Bu durumda konuyla alakalı biraz bilgisi olan çoğu Müslüman ve çoğu batılı  onun "bulgularının" absürt  olduğunu söyleyecektir.  Ve aslında öyledir.
Gibson, Kur'an-î Coğrafya kitabını 2001 de yayınladı. bu kitapta,  Kur'an'ın Mekke'ye yönelik çok az referans içermesinden duyduğu memnuniyeti ortaya koydu ki (ona göre)  başka bir yer olmak zorundaydı, Yani Petra.  (yeterince komiktir ki, Otorite kaynak olan  Encyclopaedia of Islam, Petra hakkında hiç bir kayıt/entry içermiyordu. İslamın erken döneminde orada hiç bir şey olmadığı için.)
Gibson daha sonra 30 erken cami hakkında kısaca görüş belirtti. Bunlar ona göre  Mekke'ye değil Petra'ya bakan camilerdi. Aslında Onun argümantasyonu  zayıftı. Sadece camilerin yönelimlerini (baktığı yönü) sunmadığı için değil  aynı zamanda kaynakçası, kıble konusunda yapılmış tek bir çalışma (bile) içermiyordu.

 Gibson'un yeni kitabı şaşırtıcı bir bilgi sıralaması ve  60 tane erken  dönem caminin planlarını içeriyor ve kronolojiye az  çok dikkat ederek, fakat bölgeye dikkat etmeksizin , tasarlanmış şekilde  -bir sunumla-  camilerin önce Petra'ya sonra Petra ile Mekke arasına sonrada Mekke'ye  yöneltildiğini göstermeye çalışıyor.

Bu türden devrimci bulgular, eğer doğruysa, hem tarihsel çalışmaları hem de Müslüman toplumunu büyük ölçüde tehdit edecektir. Kendisinin dikkatini çeken kıble ile ilgili birkaç modern çalışmayı  da küçümsüyor fakat şu yönde güçlü bir inancı ve nihai bir amacı var: Müslümanların yanlış yönlendirildiğini ve bin yılın üzerinde yanlış yönde dua edebilecek kadar saf olduğunu göstermek.

Gibson Karşıtlığı Keşfeder
Gibson'ın erken camiler hakkında ki araştırmasının tek motivasyon kaynağı Petra hakkındaki düşünceleri değildir. Aynı zamanda benim 40 yıl önce yazmış olduğum bir iddiamı çürütmek istemiştir.  Ortaçağ camilerinin her zaman biz modern insanların düşündüğü şekilde Mekke'ye yöneltilmediğini (Yani bize sıradışı gelecek teknikler kullanıldığını) yazmıştım. Kitabına, Encyclopaedia of Islam 'da yer alan  benim 1986 yılına ait çok teknik bir makalem olan "Kıble(Astronomik Yönler)" den alıntı yaparak başlıyor (Bana atıfta bulunmadan). Öncelikle yazdığım  şu uyarıyı atlayıp görmezden geliyor:  Kıble bir matematikçi tarafından hesaplanmış olsa bile, sonucun doğruluğu, eldeki coğrafi verilerin doğruluğuna bağlıdır.  Sonra aşağıdakileri alıntılıyor (yine isim anmadan) :
[King writes:] Another reason why mosques may be incorrectly aligned is that their qiblas were not computed from geographical data at all but were inspired by tradition. Thus, for example, mosques in the Maghrib and the Indian subcontinent generally face due east or due west, respectively. Likewise, in early Muslim Egypt the qibla adopted was the azimuth of the rising sun at the winter solstice. Several mosques in Cairo face this direction, which was favored as the qiblat al-ṣaḥâba, but which is about 10° off the qibla computed mathematically using mediaeval geographical coordinates … . No survey has yet been made of the orientation of mediaeval mosques. Such a survey would be of considerable interest for the history of Islamic architecture as well as the history of science."

"[King  şöyle yazıyor:] Camilerin yanlış bir şekilde hizalanabilmesinin bir başka sebebi ise, kıble değerlerinin coğrafi veriler üzerinden hesaplanmadığı, ancak geleneklerden ilham aldıklarıdır. Böylece, örneğin, Mağrib(Kuzey Afrika) ve Hindistan alt kıtasındaki camiler genellikle, sırasıyla,  doğuya ya da batıya yöneltilmiştir. Aynı şekilde, erken Müslümanların Mısır'da kabul edilen kıblesi, kış gün dönümünde yükselen Güneş'in azimutuydu. Kahire'deki bazı camiler bu yöne bakarlar, ki bu yön Sahabenin kıblesi (Resulullah'ın arkadaşlarının kıblesi) olarak tercih edilir, fakat ortaçağ coğrafi koordinatlarını kullanarak, matematiksel olarak hesaplanan kıble yaklaşık  bundan yaklaşık 10 ° sapmaktadır. Ortaçağ camilerinin yönelimleri  konusunda henüz bir araştırma  yapılmamıştır. Böyle bir araştırma, İslami mimarinin tarihi ve bilim tarihinin önemli ölçüde ilgisini çekecektir. "

Gibson erken camilerin baktıkları yönler hakkında yapılan bir araştırmanın anlamını göstererek  Müslüman okuyucuların gözüne girmeye çalıyor. Öyle ki Erken camilerin doğru şekilde hizalandıklarını iddia ediyor fakat ortadaki  tuzak şudur ki onların Petra'ya hizalandıklarını iddia ediyor. Fakat öyle olmadı. Alıntılanan pasajın savunduğu şey şudur:
Peygamberin Ashabının kıblesi( Mısır'daki ilk inşa edilen caminin kıblesi) kış gün doğumuna doğrudur, Petra'ya değil. Gibson Kıblenin Ka'be'nin kendisinden ziyade Hacer-ül esved'e doğru olduğunu düşünmekle hata etmektedir.  *1 
Yeri gelmişken bu konuyu biraz açmak gerektiğini düşünüyorum:
Bakara Suresi 149. ayetin meali şöyledir:
Diyanet Vakfı Meali:
"Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir."







Dikkat edilirse ayette istenen Mescid-i Haram tarafına doğru yönelinmesidir. Hacerül esved'e yönelmek düşüncesi Kur'an'dan değil  Gibson'ın kendi hayal dünyasından geliyor. Kur'an'ın farklı yerlerinde farklı ayetlerde Ka'be farklı isimlerle anılmakta ve önemi gösterilmektedir. 
Hacc Suresi 26. ayetin meali:
Diyanet İşleri: Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.
Ayetin orjinalinde Kabe yerine Beyt yazdığını belirtelim. Burada da Hacerül esved'in adı geçmez ve Beyt (Ev) olarak Kabe'den bahsedilir. 
Bakara 127. ayetin meali
Elmalılı Hamdi Yazır: ve o vakit ki İbrahim beyitten temelleri yükseltiyordu İsmaille birlikte şöyle dua ettiler: Ey bizim Rabbımız kabul buyur bizden, daima işiten, daima bilen sensin ancak sen.
Maide suresinin 95. ayetinde "Ka'be" kelimeside geçer ve burada hepsini yazmayacağım başka ayetlerde vardır. Kur'an'da defalarca Kabe'den bahsedilmesine karşılık Hacerülesved'in namaz için herhangi bir önemi olduğuna yönelik tek bir ayet bile yoktur. Dahası Zaten Kur'an da Hacer-ül esved hiç anılmamıştır. Gibson'ın olayı Hacerül esved'e  bağlamaya çalışmasının sebebini tahmin edebiliyorum.  Her şeyi taşınması kolay bir taşa  bağlarsan Kabe'nin taşındığını iddia etmende kolaylaşır.    
Gibson, kıble ve cami yönelimlerinin belirlenmesi konusundaki bulgularımı tamamen yanlış anlıyor. 
Esasen benim bulgularım şöyledir: Müslümanlar ilk iki yüz yıl için  halk astronomisini kullandılar,  özellikle astronomik ufuk fenomenini, kardinal yönleri (Ana yönleri) ve gün dönümü tarihlerindeki Güneş'in doğuş ve batışını kullandılar.  Daha sonra coğrafi koordinatlara ve matematiksel prosedürlere dayalı olarak (belirlenen) kıbleyi de  kullandılar. Ben iddia ediyorum ki, camilerin tümü kıbleye yöneltildi  ama çoğunu ancak şimdi anlayabildiğimiz  yollar kullanılarak (yönelttiler). Ayrıca şunu da söylüyorum, erken camiler her zaman biz modernlerin bakması gerektiğini düşündüğümüz tarafa bakmıyorlar.  Şimdi Gibson gelip iddia ediyor ki, onlar Petra'ya bakıyor- hem de  tam olarak.

Gibson’ın kitabı akademik bir çalışma değildir, çünkü metni birinci sınıf bir üniversite öğrencisinden beklenecek türden bir yazıdır. Benim çalışmalarımı alıntıladı ve yanlış aktardı. Gibson, İslami tarih hakkında yazmak için yetkin değildir ve sıklıkla başvurduğu birkaç ciddi kaynağı yanlış yorumlamaktadır. (Gibson) şöyle yazar:

"Much has been written over the last thousand years on the topic of how Muslims can correctly identify the qibla direction when they pray. From about 900 until 1800 thousands of Arabs [!] wrote thousands [!] of books and articles on how this could be done using astronomy and geography. Despite this, there is still disagreement on the technique used by the earliest Muslims." 
In relation to finding the qibla direction, King and Hawkings [sic] divide Islamic history into two parts. First, they suggest that the earliest Muslims used “folk astronomy” to determine the qibla, and King claims they were wildly inaccurate. For the second section (9th-16th century), King and Hawkings [sic] note that: the techniques of folk astronomy were employed by the legal scholars to determine the qibla … .” but the era really belongs to the mathematicians. It is on this second era that King, Kawkings [sic!], Hogendijk and others focus most of their attention."

"Son bin yıl boyunca Müslümanların namaz kıldığı zaman kıble yönünü nasıl doğru bir şekilde tanımladıklarına dair çok şey yazılmıştır. Yaklaşık 900'den 1800'e Kadar binlerce Arap [!], Astronomi ve coğrafya kullanılarak nasıl (kıble tayini) yapılabileceği hakkında binlerce kitap ve makale yazdı [!]. Buna rağmen, en eski Müslümanların kullandığı teknik konusunda hala bir anlaşmazlık vardır. "

Kıble yönünü bulmakla ilgili olarak, King ve Hawkings  İslam tarihini iki kısma ayırdı. Birincisi(nde), ilk Müslümanların kıble'yi belirlemek için “halk astronomisi”ni kullandığını öne sürdüler ve King  onların çılgın derecede yanıldıklarını iddia ediyor.  İkinci bölüm için (9. ve 16. yüzyıl), King ve Hawkings  şöyle demektedir: "Halk astronomisi teknikleri, yetkili alimler tarafından kıble'yi belirlemek için kullanıldı..." Ama bu çağ gerçekten matematikçilere aittir. King, Kawkings , Hogendijk ve diğerlerinin dikkatlerinin çoğu bu ikinci çağ üzerine odaklıdır."

Birincisi, aslında ben şöyle yazdım, astronomi ve matematikle ilgili  Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinde 10.000 ortaçağ el yazmasının bize ulaştığını ve yüzyıllar boyunca bu iki muazzam konu üzerinde çalışan yaklaşık 1000 alim olduğunu biliyoruz. Benim bu sözlerim, kıble ile ilgili değildi.

"Second, there is no disagreement about the qibla techniques used by the first generations of Muslims. It is obvious that, without knowledge of mathematics and geography, they would have used simple techniques of folk astronomy, knowledge of which was widespread before the advent of Islam. No-one has ever objected to what I have written on this (until Gibson)."

İkincisi, Müslümanların ilk kuşakları tarafından kullanılan kıble teknikleri hakkında bir anlaşmazlık yokturAçıktır ki matematik ve coğrafya bilgisi olmaksızın halk astronomisinin basit tekniklerini kullanmışlardır. Bunlar İslam'ın gelişinden önce yaygın olan tekniklerdir. Bu konuda yazdıklarıma kimse itiraz etmemişti (Gibson'a kadar)

"Third, Gerald Hawkins (famous for his astronomical analysis of Stonehenge) had nothing to do with the qibla. He and I wrote a joint paper on the astronomical alignment of the Kaaba, Gerald using satellite images and I using medieval texts.[2] We did this because we had found that our conclusions from the two sources were the same! Modern measurements confirmed medieval documents; or medievals already knew what moderns had just discovered. Gibson fails even to mention the astronomical orientation of the Kaaba, which was of prime importance for mosque orientations, because mosques are oriented toward the Kaaba, not toward Makka. (For Gibson, of course, the “real” Kaaba was in Petra!)"

Üçüncüsü, Gerald Hawkins'in (Stonehenge'ın astronomik analizi ile ünlüdür) kıble ile hiçbir ilgisi yoktu. O ve ben Ka'be'nin astronomik hizalanması hakkında ortak bir makale yazdık. Gerald uydu görüntülerini  kullanarak ve ben  ortaçağ metinlerini kullanarak yazdık. *2   Bunu yaptık çünkü iki kaynaktan elde ettiğimiz sonuçların aynı olduğunu gördük!  Modern ölçümler ortaçağ belgelerini doğruladı; ya da Ortaçağın insanları Modern insanların keşfettiği şeyi zaten biliyordu. Gibson, cami yönelimleri için en önemli unsur olan Kabe'nin astronomik yöneliminden  bile söz etmiyor, çünkü camiler Kabe'ye doğru yönlendirildi, Mekke'ye değil. (Gibson için, elbette, “gerçek” Kabe Petra'daydı!) (Bu paragrafın demek istediği şey yazının ilerleyen bölümlerinde anlaşılacaktır.)


Dördüncüsü, Gibson şunu anlayamaz: Kıble belirlenirken  hem halk astronomisinin teknikleri kullanıldı, 7. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar (sadece 9. yüzyıla kadar değil!) hem de matematiksel metodlar kullanıldı, 9. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar. ( kesinlikle 7. yüzyıldan itibaren değil!)
(Yani demek istiyor ki 9. yüzyılda matematiksel metod keşfedilinceye kadar sadece geleneksel yöntemleri kullanabildiler ama 9. yüzyılda matematiksel yöntem keşfedildikten sonrada, yine de çeşitli yerlerde çeşitli cemiyetler geleneksel metodları  kullanmaya devam ettiler.)  
Örneğin,  son yıllarda ABD'deki Müslümanların iki cemiyeti arasında bir çelişki ortaya çıkmış, biri kıblenin güneydoğuya doğru olduğuna inanırken (dünya haritasına bakınız)  diğeri ise  kuzey doğuya doğru olduğuna inanmaktadır. (JFK havaalanından S. Arabistana uçulur) (Yani anladığım kadarıyla bir grup Müslüman Merkatör projeksiyonu dikkate alıp kıble tayin ederken bir diğer grup ise Kabe'ye gidiş yolunu esas almışlar. Gidiş yolunun esas alınması çok eski bir uygulamadır ve yazı içerisinde açıklanacaktır.)




Beşincisi, Jan Hogendijk'in katkıları laf arasında anmanın kafi gelmeyeceği kadar değerlidir. İslami matematiğin önde gelen bir tarihçisi olarak, Müslüman matematikçilerin kıble problemi üzerinde nasıl çalıştığına dair anlayışımıza büyük katkıda bulunmuştur. Bunu, her zaman Ortaçağ el yazmaları üzerinde çalışarak yapmıştır. *3

Son olarak, Gibson, cami yönelimlerinin "çılgınca hatalı" olduğunu yazdığımı iddia ediyor.  Fakat asla böyle bir şey yazmadım , en azından doğru olmadığı için.


 Geleneksel bir oryantalist ve bilim tarihçisi tepki veriyor (An old-school orientalist and historian of science reacts)

(Bu bölümü özetliyorum)

Prof. King. Bu makaleyi yazmasının nihai amacının Petra tezini tümüyle yıkmak olduğunu söylüyor. 
Gibson'ın  agnotolojik(kafa karıştırmaya dayalı) güç gösterisine basit bir argümanla karşılık verdiğini söylüyor.  İlk nesil Müslümanların doğru şekilde kıble belirleyemiyeceğini ve dolayısıyla isteseler bile Petra'ya doğru şekilde yönelemiyeceklerini,  tabi aynı sebeple Mekke'ye de doğru şekilde yönelememiş olduklarını savunuyor.  Gibson'un savunduğu düşünceye göre ilk nesil Müslümanların elinde geometri, trigonometri, coğrafi koordinatlar , astronomik enstrümantasyon gibi her türlü donanım mevcutmuş. Bu sebeple de  Endülüs'ten Çin'e kadar tüm bu coğrafyadaki Müslümanların Petra'ya doğru şekilde yönelebiceklerini düşünüyor. Prof. King   matematiksel metodun 8.yüzyılın sonları ile 9. yüzyılın başları arasında geliştirildiğini hatırlatıyor ve Gibson'ın kendi iddiasını ıspat adına kendi kanıtını ürettiğini söylüyor.
Tam olarak şu cümleyi kuruyor King:
"The first thing to make clear is that early mosques cannot be expected to be oriented in the modern direction of Makka (or Petra), and they should not be labelled “incorrect” if they do not face that direction."

"Açıklığa kavuşturulması gereken ilk şey, erken camilerin Makke'nin (veya Petra'nın) modern yönüne doğru yönlendirilmiş olmasının beklenemeyeceği ve bu yöne bakmazlarsa “yanlış” olarak nitelendirilmemeleri  gerektiğidir. " 
Başka bir paragrafta Prof. King diyor ki:
"Mosque orientation is far more complicated than Gibson thinks. Why, for example, does the Great Mosque of Córdoba, built in the 780s, face the deserts of Algeria rather than the deserts of Arabia? Why does some medieval architecture in Cairo have different alignments for the insides and the outsides of the qibla-wall? In Samarqand, why do some religious edifices face due west and others due south? 


"Cami yönelimleri Gibson'ın düşündüğünden daha komplekstir.  Niçin mi? örneğin Kurtuba'daki (İspanya'da) Büyük Cami 780 'lerde inşa edilmiştir. (Caminin kıblesi)  Arabistan çöllerinden ziyade  cezayir çöllerine bakar. Neden Kahire'deki bazı Ortaçağ mimari yapıları kıble duvarının iç ve dış tarafları için farklı hizalara sahiptir? Semerkant'ta  neden bazı dini yapılar batıya ve diğerleri  güneye doğru bakıyor?"

Devamında Prof. King  bilim tarihinin, İslâmî bilim koluyla meşgul olan akademisyenlerin eriştikleri Ortaçağ'a ait Arapça metinlerin görmezden gelinmesinden yakınıyor.  

The way it was (Yol Kıble idi ) 
(Doğrudan alıntı yapmadığım kısımlar Prof. King'in yazdıklarının özet çevirisidir)

"Before the 9th century Muslims used exclusively tradition and folk astronomy – notably, astronomical risings and settings – to find the qibla. Early Islamic religious architecture, however, was often laid out in accordance with the foundations of pre-Islamic religious edifices. The general direction of Makka, as indicated by the road leaving a given location toward Arabia, would sometimes suffice."

9. Yüzyıldan önce Müslümanlar, kıbleyi bulmak için sadece geleneği ve halk astronomisini(özellikle astronomik doğuş ve batışları- kullandılar. Bununla birlikte, ilk İslamî dini mimari, İslam öncesi dini yapıların temellerine uygun olarak düzenlenmiştir. Mekke'nin genel yönü, bulunulan mevkiden Arabistan'a doğru uzanan (Arabistan tarafına giden) yol olarak bazı durumlarda yeterli görülmüştür.  (Bu konuda Prof. king'i doğrulayan hadisler mevcuttur. Bu hadisler islam'ın ilk zamanlarında kıble konusunda gösterilen esnekliği de açıklamaya büyük ölçüde yardımcı olur. Kıble hakkında araştırma yapmış olan Müslüman akademisyenlerin makalesini kaynak olarak gösterip derledikleri hadislerden birisini sunuyorum:
Kaynak: https://www.islamic-awareness.org/history/islam/dome_of_the_rock/qibla

İmam Malik'in (vefat: 795),  Muvatta isimli hadis kitabında yazdığına  göre:  Nafi' nin Ömer ibn al-Hattab'dan rivayet ettiğine göre: "Doğu ile Batı arasındaki herhangi bir yer", birisi Beyt'e (Ka'be'ye) doğru ilerlediği sürece kıble olarak alınır ".
Konu hakkındaki diğer hadisleri ise  aşağıda ilgili kısımda sunacağım. 

"We should not forget that the qibla is toward the Kaaba, and not toward Makka. The rectangular base of the Kaaba is itself astronomically aligned, with its main axis toward the rising of Canopus and its minor axis toward summer sunrise and winter sunset. In a society without serious geographical notions or mathematical science beyond commercial arithmetic, how does one locate a distant edifice to face it? The answer is astronomical alignments, of which the cardinal directions are the most obvious, less so sunrise and sunset at the winter and summer solstices, but also risings and settings of select qibla stars."

Kıble'nin Mekke'ye doğru değil, Kabe'ye doğru olduğunu unutmamalıyız. Kabe'nin dikdörtgen tabanı, astronomik olarak hizalıdır; ana ekseni, Canopus yıldızının yükselişine doğrudur ve onun küçük eksenide , yaz gün doğumu ile kış gün batımına doğru uzanmaktadır. Ticari aritmetiğin ötesinde ciddi coğrafi kavramlar ya da matematik bilimi olmayan bir toplumda, bir kişi yüz yüze gelebilmek için uzaktaki bir yapıyı nasıl bulabilir? Cevap astronomik hizalanmalardır, ki onların en belirgin olanı  kardinal yönlerdir(ana yönlerdir), sonra  kış ve yaz  gün dönümlerindeki  Güneş'in doğuşu ve batışıdır, dahası bunların yanında seçkin yıldızların doğuş ve batışlarıda (kullanılır)

(Yukarıdaki şekil) Kabe'nin dikdörtgen tabanının astronomik hizalanmaları ve İslam öncesi astronomik folklordaki rüzgârlarla ilişkisi (hakkındadır). Halk astronomisi ile ilgili olan  bu bilgi ilk olarak 1970'lerde  Ortaçağ Yemen metinlerinde yeniden keşfedildi.

Buraya kendi yorumumu ilave etmek istiyorum. Ka'be'nin yanındayken yukarıda görüldüğü şekilde Kuzey(Şimal) rüzgarının Ka'be'nin duvarlarından birine doğru estiğini gören bir kişi Ka'be'den uzaklaştığında ve özellikle Kabe'nin kuzeyine doğru gittiğinde kıble tayininde rüzgardan faydalanırsa ne olur?  Diyanet'in fetvasına göre 45 dereceden küçük sapmalar için namazın kıble şartı yerine gelmiş sayılır ve hatta bundan daha esnek içtihadlar olduğunu yazı içerisinde göreceksiniz. O çağın insanı da bu tekniği Mekke'ye çok uzak olmayan yerlerde kullandığında Ka'be'ye yeterince yönelmiş olabilir. Fakat belkide o günün insanı gerçekte olduğundan çok daha hassas bir kıble tayini yaptığını zannediyor olabilir.

 Dan Gibson, çöl insanlarının çok hassas yön tayini yapması gerektiğini, buna mecbur olduğunu  iddia ediyor. Ben, buna hiçte mecbur olmadıklarını düşünüyorum.  Aşağıdaki haritaya bir bakmanızı rica ediyorum:

Siyer'de Mekke'den Şam'a gidecek ticaret kervanının Medine yanından , sahil yolunu kullanarak geçtiği yazar.  Yani yolun Mekke - Medine arasında olan  kısmı Kızıl Deniz ile dağlar arasındadır. kişi bir tarafında deniz diğer tarafında belirli yeryüzü şekilleri(dağlar) varken nasıl kaybolabilir.  Çok kaba bir yön tayini bile iş görecektir. Hatta sadece ne taraftan geldiğini bilmek bile Mekke , Medine arasını geçmek için kâfidir. Şimdi Medine ile Şam arasını göstermeye çalışalım ve şunu dikkate alın: Dağlık bölgelerde belirli yeryüzü şeklilleri kaybolmanızı engeller ve astronomik yön tayin metodlarına olan ihtiyacı giderir veya azaltır. 
Ayrıca kaynaklarda Mekke'lilerin Yemen'le olan ticaretinden bahsedilir ki aşağıdaki haritadan Mekke Yemen arsındaki yolun da deniz ve dağlar arasındaki koridordan geçtiğini anlayabilirsiniz. Yani yine kaybolmak çok zor. 



Ayrıca öyle sanıyorum ki    dağ ile deniz arasında bulunmak rüzgar yönlerinde de nispeten bir istikrar sağlıyor. Yinede Camilerin inşa edildikleri yönlere bakıldığında daha çok astronomik yönleri tercih ettikleri görülüyor. Özellikle gün dönümlerinde kış güneşinin doğuş ya da batış yönlerinden yararlanmışlar. bunun mantığını açıklamaya çalışacağım:
Aşağıdaki şekiller, İtalyanın Milan şehrindeki   "Biblioteca Ambrosiana" isimli tarihi kütüphanesinde bulunan bir ortaçağ yemeni metninde Muhammad ibn Abi Bakr al-Farisi (c. 1290) tarafından yazılan, Ka'be'nin astronomik duruşu hakkındaki  düşünceyi göstermektedir. 



Kaynak: G. S. Hawkins & D. A. King, "On The Orientation Of The Kʿabah", Journal For The History Of Astronomy, 1982, Volume 13, pp. 
Bu düşünce büyük ölçüde doğrudur. Prof. King ve Hawkins'in ortak çalışması ile hazırlanan kitaba göre bu günün modern ölçümleriyle durum şöyledir:
Kaynak: G. S. Hawkins & D. A. King, "On The Orientation Of The Kʿabah", Journal For The History Of Astronomyop. cit., p. 107

şimdi kendimizi orta çağda7. yüzyılda  Irak'ta yaşıyor kabul edelim.  O günün bilgi birikimiyle kıblemizi tayin etmeye çalışırsak: 
Hacc'a veya umreye  gittiğimiz vakit kış güneşinin Kabe'nin bir duvarını ortalayarak battığı tespitini yapıyoruz.  Ya da bunu diğer insanlardan sorarak öğrenmiş olalım. sonrasında kendi yaşadığımız yerde mesela Bağdat'ta kıble tayini yapacak olalım. Elbette Mekke'nin Bağdat'ın neresinde kaldığını düşüneceğiz. O çağdaki imkanlarla ki, bildiğimiz kadarıyla pusula yok ve bu yüzden hassas bir harita yapılması pek olası değil. Acaba zihnimizde nasıl bir coğrafi tasavvur olabilir?
 "İnternational Union Academies" himayesinde çok sayıda Oryantalistin ortak çabası ile hazırlanan "The Encyclopaedia of Islam"  isimli eserin 6. cildinin 193. sayfasında  aşağıdaki şema ve bilgiler  verilmiştir. Eseri indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.


 ibn Khurradadhbih'in eseri olan Kitab al-Masalik te yer alan bir şemayı kendi alfabeleriyle yeniden yazarak çizmişler.  Şema 9. yüzyıla ait. Şimdi düşünelim lütfen,  9. yüzyıldaki bir alim kıble hakkında bilgiler verirken yukarıdaki gibi bir kaba coğrafi tasavvur kullanıyorsa acaba 7. ve 8. yüzyıldaki insanlardan ne kadar farklı ve bilimsel bir yaklaşım beklenebilir. Pekhala 7. yüzyıldaki bir Müslümanda yukarıdakine benzer bir kaba coğrafi tasavvura sahip olabilir. Yukarıdaki şemada Irak'ın 
Kabe'nin bir duvarına baktığı ima edilmiş gibi duruyor. Eğer kendi 
bulunduğunuz yeri bu şekilde düşünüyorsanız ve kış gündönümünde Güneş'in
 Kabe'nin duvarını ortalayarak battığını görmüşseniz bu durumda cami 
yaparken kullanacağız metod, muhtemelen 21 aralığı bekleyip o tarihte kıble
 tespiti yaparak Camiyi inşa etmek olacaktır. 
Bakınız ırak ortalarından geçen 36 derece enlemi için 21 aralık tarhihinde kış güneşinin batışı ve doğuşu:

Hadis rivayetlerine ve rivayetlerin yorumlarına bakıldığında kıble konusunda uzak yerler için ciddi anlamda  esneklik olduğu görülmektedir. Yine de cami kıblesi için fazladan bir
 gayret ile hassas kıble tayini yapmaya çalıştıkları vakit, yukarıda mantığını 
vermeye çalıştığım metodu ortaya koyacaklardır. her ne kadar 7. yüzyıla ait
 olmasalarda Ortaçağ metinlerinde bu görüş , bu düşünce tarzı tespit 
edilmiştir. Yani tahminden ibaret değil.  Elbette bu görüş bu günün bilimiyle 
uyumlu değildir ve Kabe'den uzak yerler için oldukça büyük sapmalara yol 
açabilmektedir. Örneğin Iraktaki bazı eski camilerin yönü kış güneşinin batışına doğru bakar ve bu doğrultu  elbette Mekke'den ziyade Petra'ya yakındır ve Gibson'da bunu suistimal etmektedir. Mısır için bu içtihadın uygulanma şekli kış güneşinin doğuş istikametini kıble kabul etmek şeklinde  olmuştur. Mısır'da ki kış güneşinin doğuşuna yöneltilmiş bir cami, Medine'nin biraz daha üstündeki bir bölgeye bakmış olur. Yani Mısır için bu içtihadın sapma değeri daha küçüktür ve suistimal edilmeye pek elverişli değildir. 


  Güneş'in yıl içindeki doğuş ve batış istikametleri  ile ilgili olarak aşağıdaki kısa videoyu izlemeden geçmemenizi tavsiye ediyorum:
Videoda bahsedilen Heliacal Rising Simulator için indirme linki: http://astro.unl.edu/classaction/animations/ancientastro/heliacalrisingsim.html
Düzeltme: Videoda yaklaşık 26-27 derece demiş olduğum değer yaklaşık 29 derecedir. 

Aşağıda ilgili kısım geldiğinde,  en eski camilerden somut örnekler verilerek açıklama yapılacaktır.
Dünyayı, astronomik olarak hizalanmış olan Kabe ile ilgili olarak gören Müslümanların çabaları, kutsal halk coğrafyasının renkli bir geleneği ile sonuçlandı. Kabe'nin etrafındaki dünyanın bölgeleri/dilimleri, Kabe'nin çevresinin  bölümleri ile ilişkilendirildi ve kıbleler astronomik ufuk fenomenleri bağlamında tanımlandı.
(Eğer bu kısımda anlatılanları anlamakta zorlanıyorsanız biraz sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Aşağıda camilerden isim isim bahsedilen kısımda,  somut bir örnek üzerinde yeniden açıklama yapılacaktır.)

Prof. King, bu tarz yöntemleri tercih eden alimlerin,  halk astronomisi bilgisine sahip olmanın  yanında aynı zamanda bin yılı aşkın bir süre boyunca kutsal kanunun   (şeriatın) da  alimleri olduğunu  ifade ediyor.  (Yani bu o zamanın yetkili ilim otoritelerinin benimsediği bir düşünce şekliymiş)


9. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Müslümanlar coğrafi bilgileri (esas olarak Yunan kaynaklarından) elde etmişlerdi ki, kıble sorununun ne olduğunu anlayabilmek için ve  bu problemi çözmek için ( Hint ve Yunan kaynaklarından) matematiksel bilgiler edinmişlerdi - (Tabi) Ortaçağ parametreleri çerçevesinde. Sonuçlar  trigonometrik veya geometrik idi.  Ya basit ve yaklaşık değerler ya da kompleks ve doğru değerler  (olurdu), (tabi) Orta çağ coğrafi koordinatlarının doğruluğu sınırları içinde. Ondan sonra yetkili bir kişinin düzenlemesi ile camiler matematiksel kıble yönüne yönlendirilebilirlerdi. Bilim adamları sorunu (Ortaçağ imkanları çerçevesinde)  doğal sonucuna götürdüler. Tüm Müslüman dünyası için kıble değerlerini gösteren tablolar ve Mekke merkezli kartoğrafik ızgaralar sayesinde  her hangi bir kişi, herhangi bir bölge için,  kolayca Mekke'nin yönünü ve uzaklığını okuyabilirdi. Sadece gökblimcilerin ve hukuk bilginlerinin kıble belirlenmesi üzerine yazdıklarına değil aynı zamanda Kurtuba, Kahire, Semerkant gibi Ortaçağ merkezlerinde kullanılan kıble değerlerinin tablolarının münazaralarına da erişimimiz olmuştur.  Bizim yapamamış olduğumuz şey Müslüman dünyasının bir ucundan diğerine cami yönelimlerinin (tümünün) incelenmesidir. Üstelik bazı alanlar (Endülüs, Kuzey Batı Afrika, Türkiye) halihazırda zaten iyi araştırılmış olmasına rağmen.


Farklı ilgi grupları tarafından Kurtuba, Kahire-Fustat ve Semerkant'da kabul edilen çeşitli kıbleler.

Prof. King'in makalesinde bu yönler için yapılan açıklamaları aşağıya yazıyorum ancak bir şeye dikkat edin: 0 dereceyi tam kuzey, 180 dereceyi güney olarak düşündüğünüz bir koordinat sistemi göz önüne getirmeniz gerekiyor.

KURTUBA: Usturlab hakkında yazılmış 12. yüzyıla ait bir Endülüs eserine göre Kurtuba'da ki camiler için şu farklı yönler kullanılmıştır: 113° standart yaklaşık formülle hesaplanan kıbledir (İslam dünyasının merkezi bölgelerinde yerel olarak iyi çalışır, ancak Endülüs için değil, hata 10 ° 'den fazla ),
120° kış güneşinin doğumu  ,       135° Doğu ile Güney arasında bir uzlaşma,        150° Büyük Caminin yönü(Kabe'nin ana eksenine paralel olan yön) ,     180° güneye doğru

KAHİRE: Mısırlı tarihçi el-Maqrîzî (d. 1442), Kahire'de camiler için kullanılan şu  kıblelerden bahsetmiştir:
90° doğuya doğru ,    117° Kış güneşinin doğumu,    Sahabenin Kıblesi ,     127° o zamanın Astronomlarının kıblesi, kesin bir prosedüre göre hesaplanmış ve ilk olarak 10. yüzyıl Fatimi astronom İbn Yûnus'un yazılarında beyan edilmiştir ,       141° Ibn Tûlûn Camii'nin kıblesi,        156° - 204° Canopus yıldızının doğuşu ve batışı


SEMERKAND:  Hukuk alimi Ebu‘l-Yusr el-Bazdawî'nin (d. 1089) aktardığına göre Semerkand'ta camiler için  şu  kıbleler   kullanmışlardır:
  270° Batıya doğru, Hanefî hukuk ekolünün kullandığı ve Mekke'ye giden yolun şehre bıraktığı yöne karşılık gelen;
 240° Kış Güneşinin batımı, Büyük cami için kullanılmıştır ,
230° El-Bazdawî tarafından sunulan,  kıblenin azimutundaki güneşin irtifasını temel alan bir tabloda yer alan bir değer.
 225°güney-batı, Hanefî ve Şâfi’i kıbleleri arasında bir uzlaşma
180° Güneye doğruŞâfi’î hukuk ekolünde kullanılan ve Medine’deki Peygamberin kıblesine göre düzenlenmiş.

Yeri gelmişken Prof. King. 'in makalesini bölerek yukarıdaki, yeşile boyadığım içtihadların daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını umduğum hadis rivayetleri ve içtihadlar aktaracağım.   Kaynağım yine yukarıda belirttiğim  makaledir. Müslüman akademisyenler tarafından en eski kıble tespit usulleri araştırılmış ve bu kapsamda ki hadisleri derlemişler: 
Kaynak: https://www.islamic-awareness.org/history/islam/dome_of_the_rock/qibla

Yukarıda İmam malik'in Muvatta kitabından bir hadis nakletmiştik. Tekrara düşecek olsakta diğer hadislerden önce bu hadisi hatırlatarak başlayalım:
 "Doğu ile Batı arasındaki herhangi bir yer", birisi Beyt'e (Ka'be'ye) doğru ilerlediği sürece kıble olarak alınır ".

Birden fazla kaynakta tekrar eden benzer bir hadis  rivayeti ise şöyledir:
"[Anywhere] between the East and the West is a qibla"
"Doğu ile batı arası kıbledir. "
El Munteka isimli eserde Muvatta'daki hadis için şu yorumlar aktarılmıştır:
"Aḥmad ibn Ḥanbal said: "This applies to all countries except in Makkah at the House [i.e., the Sacred Mosque] where whoever shifts from it has missed the qibla."
Ahmed bin hanbel dedi ki: "Bu (söz), içerisinde Beyt bulunan Mekke haricindeki bütün memleketler için geçerlidir. ondan her kim saparsa , kıble'yi kaçırmıştır."


"Ahmad ibn Khalid said: "This hadith applies to the inhabitants of Madinah and whoever is like them whose qibla is between East and West", narrated by Muhammad ibn Maslamah from Malik."
Ahmed ibn Halid şöyle dedi: "Bu hadis Medine sakinleri için geçerlidir ve her kim onlar gibi ise onun kıblesi Doğu ve Batı arasındadır", Muhammed ibn Maslamah Malik tarafından anlatılmıştır.


Ahmad ibn Khalid said: "As for those who are located to the East of Makkah or to the West, their qibla is between South and North and they have room in that [i.e., flexibility in the determination of the direction] as much as the inhabitants of Madinah and others have." 
Ahmed ibn Halid şöyle dedi: "Mekke'nin doğusuna ya da Batı'ya 
yerleşenler için, onların kıblesi Güney ile Kuzey arasındadır ve [Kıblenin
 belirlenmesindeki esneklik açısından] Medine yerlilerinin ve 
diğerlerinin sahip olduğu kadar yer vardır."

Görüleceği üzere hadis rivayetleri ve onlardan türetilen içtihatlar arasında farklılıklar olmakla birlikte genel görüntü kolaylaştırma yönündedir. İlk nesil Müslümanlar nokta atışı kıble tespiti yapmanın zaten mümkün olmadığı o zamanlarda, esneklik sağlayan içtihatlarla hareket etmişler.  Adresini vermiş olduğum makalede  daha fazlası aktarılıyor ve detaylı araştırmak isteyenlerin oraya bakacağını umuyorum. Son olarak konu hakkında, Türkçe'ye çevrilmiş bir kaynaktan alıntı yapacağım. Kütub-u Sitte içinde yer alan Sünen-i Tirmizi'nin çevirisinde  şöyle yazıyor:
Meşrik(doğu) ile Mağrib(batı) arası kıbledir.” hadisi peygamber (s.a.v) in ashabından müteaddit kişilerden rivayet edilmiştir. Ömer bin El-Hattab, Ali bin Ebî Talib ve ibn-ü Abbas bunlar arasındadır.
İbn-ü Ömer diyor ki : Mağribi sağına ve meşriki soluna alır da kıbleye karşı dönerse ikisinin arası kıbledir. 
kaynak:Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Yunus Emre Yayınları cilt 1 sayfa 245

Dikkat edilirse İbn-ü Ömer'in yorumu güneye yönelmeyi gerektirmektedir. Bazı alimlerin konu hakkındaki görüşlerine bakıldığında kıble hakkındaki hadisleri Medine ve benzer durumdaki yerler için düşünmenin uygun olacağına kanaat getirmişlerdir.  Gerçekten Allah resulünün, bu sözleri Medine'de iken söylemiş olması akla yatkındır çünkü Mekke, Medine'nin  hemen güneyindedir.  Ancak alimlerin farklı içtihatlar geliştirdikleri bir gerçektir. Prof. King'inde makalesinde belirttiği üzere  Endülüs'ten  Orta Asya'ya  uzanan geniş bir alanda doğrudan güneye bakacak şekilde inşa edilmiş camiler olması güney içtihadının  da islam dünyası genelinde uygulayıcıları olmuş olduğunu gösteriyor. Tüm bu yorum farklarına rağmen Kâbe'yi gözüyle görecek kadar  yakın olan kişinin doğrudan Ka'be'ye yönlemesi gerektiği hususunda hiç bir görüş ayrılığı yoktur.


Bu bölümü bitirirken ek bir bilgi daha vermek istiyorum  Diyanetin bir birimi olan, Din İşleri Yüksek Kurulunun 2015 yılındaki içtihadına  göre 45 derece sapmaya kadar kişi yüzünü Kâbe'den çevirmiş sayılmaz yani namazı batıl olmaz.


Kaldığımız yerden devam edelim ve Prof. King'in  sıradaki  başlığına geçelim 

Excursus: What do mosque orientations tell us?
 ( Cami Yönelimleri Bize Ne Anlatır?)

(Bu bölümde verilen bilgileri  orjinaline uygun fakat biraz daha anlaşılır bir dille sunacağım)


İlk olarak genel bir açıklama: X bölgesindeki bir caminin hangi maksatla yönlendirildiğini anlamak istiyoruz diyelim. Caminin baktığı yön 120° olsun. (Yani 30 derece doğudan güneye doğru, çünkü kuzeyi tam 0° alıyoruz.) P bölgesi X camisine göre 130° de bulunuyor olsun. M bölgesi ise 140° de bulunuyor olsun.

Camiyi yapanların P bölgesine yönelmeye çalıştığını düşünmek cazip gelecektir. Fakat P ve M'ye verdiğimiz iki açı değeri , modern coğrafi koordinatlara ve doğru bir matematik formülüne dayanarak tespit edilmiştir. Ortaçağda ki mantıkla alakası yoktur. Bu sebeple P veya M bölgesinin amaçlandığını söyleyemeyiz.

Camiyi inşa edenlerin caminin kıblesini nasıl bulduğuna dair hiçbir fikrimiz olmadığında, caminin yanlışlıkla 20 ° hata payıyla M bölgesine yöneltildiğini veya 10 ° lik hata payıyla P bölgesine yöneltildiğini düşünmek saçma olur. caminin kış güneşinin doğuşu kullanarak M'ye yöneltildiğini varsayalım çünkü ortaçağ metinlerinden bunun gerçekleştiğini biliyoruz. Sonrasında kış gündoğumunun (enleme bağlı olarak) caminin bulunduğu bölgede, kabaca 120 ° ye yakın olması şaşırtıcı olmayacaktır. Yüzyıllar sonra, nispeten daha doğru coğrafi veriler ve matematik bilgisi ile donatılmış bir ortaçağ astronomu, M bölgesinin yönünü 135 ° olarak hesaplamış olabilir, böylece başka bir cami inşa edilmiş olsun. Bu yön P ile M'nin ortasına bakar. Peki burdan nasıl bir anlam çıkar? Modern bir cami ise düzgün yapılırsa 140 dereceye yani tam M'ye bakacaktır.

Bazı ortaçağ camilerinin M'den ziyade P'ye odaklanması istatistiksel olarak mümkündür. Ortaçağ Müslüman dünyası düşünüldüğünde Endülüsten Çin'e uzanan çok geniş bir coğrafyanın ortasında bir yerlerde M bulunuyor. İslam dünyasının büyük kısmı ise M nin kuzeyinde bulunuyor. Bu durumda M'nin kuzeyinde bir odak noktası oluşması muhtemeldir ve bu P bölgesi yada yakınında bir yerde olabilir.

Bu camilerin birçoğu, kardinal yönler dahil gün dönümü tarihlerindeki güneşin doğduğu veya battığı yönlerle  veya astronomik olarak tanımlanmış yönlerle karşı karşıya kalırsa, bu, kaçınılmaz olarak bir genellemeyi beraberinde getirecektir.

Belirli bir ortaçağ camisi ele alındığında, etrafındaki şehir planının da yönünü doğru bir şekilde ölçmek gerekir.Daha sonra o bölge için hukuk bilginleri(Şer'i alimler) ve astronomlar tarafından neyin önerildiğini de bilmek gerekir. Sonrasında belki caminin kıblesinin nasıl belirlendiği konusunda anlamlı bir yorum yapmaya başlayabiliriz. Dahası farklı bölgelerdeki uygulamların aynı olması pek beklenemez. Büyük ölçekli bir araştırma aynı bölgedeki camileri kronolojik sıra içinde ele almalıdır.

(Özellikle aşağıdaki paragrafın doğrudan çevrilmesini uygun görüyorum)

The orientations of medieval churches – toward Jerusalem, due east, sunrise at solstices, sunrise on saints’ days – have been investigated in recent years by colleagues in medieval Christian history and archaeoastronomy. The wide spectrum of results attest to the ingenuity of the human spirit, as is the case with medieval mosques. But suppose we discover that many churches face accurately toward Constantinople; does this mean they were deliberately intended to face Constantinople. No, it does not. We return to Gibson’s mosques facing Petra.”

“Orta Çağ kiliselerinin yönelimleri – Kudüs'e doğru, doğu yönünde, gündönümlerinde güneşin doğuşuna, azizler gününde güneşin doğuşuna –  geçtiğimiz yıllarda ortaçağ Hıristiyan tarihi ve arkeo-astronomideki meslektaşlar tarafından incelenmiştir. Sonuçların geniş spektrumu, orta çağ camilerinde olduğu gibi (kiliselerde de) insan ruhunun yaratıcılığını göstermektedir. Ancak, birçok kilisenin tam olarak Kostantinopolis'e baktığını varsayalım; Bu, kasıtlı olarak Konstantinopolis'e yönelmek istedikleri anlamına mı geliyor? Hayır öyle değil.
(Bana göre eğer Hristiyanların elinde bu meseleyi halledecek bilgi olsaydı muhtemelen  çok geçmeden o bilgi müslümanlarada ulaşırdı. Her iki tarafında -yer yer- aynı bilimsel olmayan yöntemleri kullanması şartlar itibariyle gayet anlaşılır bir durumdur.)
Gibson’ın Petra’ya bakan camilerine dönüyoruz. ”

 Revizyonistler Kendilerini Revize Eder (The revisionists revise themselves)

(Özetleyerek sunacağım)

İslamın Mekke'de başlamadığı hakkındaki fikrinden ötürü Gibson ayıplanmaz. Çünkü yaklaşık 40 yıl önce Londra Üniversitesinden 3 kişi (Wansbrough ve onun öğrencileri olan Crone ve Cook) islamın Mekke'de değil Arabistan'ın kuzeyinde biryerlerde başladığını ileri sürmüşlerdi. 
 Crone ve Cook ikilisi "Kafirler için kafirlerin yazdıkları" isimli kitaplarında Mısır ve Irakta ki camilerin Mekke'den ziyade kuzey Arabistan'a baktığını iddia etmişlerdi. Mısır'daki camilerin kış güneşinin doğuşuna ve Irak'taki camilerin kış güneşinin batışına baktıklarını yazmışlardı. Şahsen bu konuda  onların yazdıklarına işaret etmekten mutluluk duyuyorum Çünkü o günün insanlarının doğru şekilde Mekke'ye yönelmesini beklemek çok zor. 



Erken İslam tarihinin pek çok yönü üzerine  uzman olmayan biri olarak benim için, erken İslam'ın  "revizyonist" tarihçilerinden herhangi birini eleştirmek oldukça zordur. Şahsen  daha yüksek bir otoriteye ihtiyaç duyuyorum  ve bu yüzden Robert B. Serjeant’ın Hagarism hakkındaki parlak ve yıkıcı eleştirisine başvuruyorum. *5   Bob Serjeant şöyle yazdı:

"Hagarism … is not only bitterly anti-Islamic in tone but anti-Arabian. Its superficial fancies are so ridiculous that at first one wonders if it is just a ‘leg-pull’, pure ‘spoof’ … . Given the authors profess to be Islamic historians, they are sadly out of touch with contemporary research on Islam … . … tiresome travesty of history … pretentious humbug."

"Hagarism ... sadece keskin anti-İslami tavırla kalmaz aynı zamanda Arap karşıtıdır da. Yüzeysel fantezileri o kadar gülünçtür ki ilk bakışta insan sırf kafa bulmak ve makaraya almak için merak ediyor. ...  Söz konusu yazarlar İslam tarihçisi olduklarını iddia ediyorlar, onlar ne yazık ki günümüze ait araştırmalarla İslam tarihine dokunuyorlar... tarihin sıkıcı taklitleri ... İddialı hile.

(Prof. King'in  şu sözlerini doğrudan aktarmayı uygun görüyorum)

"By 1991 Crone and Cook had retracted their wretched book, Crone admitting that “we were young, and we did not know anything.” But their playful nonsense caused a lot of damage, and the “revisionists” continue to work with disregard for the early Muslim sources (but less for the contemporaneous Christian ones)."

"1991 de Crone ve Cook berbat  kitaplarını  geri çekmişlerdi, Crone bunu şöyle (diyerek) kabul etti "Biz gençtik ve hiç birşey bilmiyorduk" . Fakat onların oynak safsataları çok fazla hasara sebep olmuştu ve "revizyonistler" erken Müslüman kaynaklarını gözardı ederek çalışmaya devam ediyorlar. (Fakat aynı periyoda ait Hristiyanlar için daha az)

Revizyonist Dan Gibson'a Giriş (Enter the revisionist Dan Gibson)
(King'in sözlerini özetleyerek sunacağım)

Dan Gibson, 2011 yılında Kur’an Coğrafyası adlı kitabında , İslam’ın Mekke’de değil Petra’da başladığını iddia ediyordu. Okuyucuya, Gibson'ın başlangıç noktasının Crone ve Cook'un uzun süredir çürütülmüş olan  öncülü olduğunu hatırlatmak dışında bunun hakkında yorum yapmayacağım. Gibson da selefleri gibi, camilerin astronomik olarak tanımlanmış yönlerle karşı karşıya geliyor oluşu konusunda hiçbir fikre sahip değildir, bu onların  Mekke ile karşılaşmamasına sebep olabilir. (onları inşa edenler Mekke'deki Kabe  ile yüz yüze gelmeyi amaçlamışlardı). Çeşitli erken dönem camilerinin yönelimleriyle uğraştı, ancak açıkça belliki bu onun derinliğine göre değildi.

Yeni kitabında Gibson, erken camilerin Mekke'ye değil Petra'ya baktığını göstermek için kolları sıvıyor. O, düzinelerce erken caminin uydu görüntülerini sunuyor ve her biri için en az 3 yön sunuyor: caminin gerçek yönelimi, Petra'ya bakan yön, Mekke'ye bakan yön ve her ihtimale karşı Kudüs'e bakan yön. Elbette, bu üç yön, modern zamanlardan önce hiç kimsenin erişemediği  modern değerlerdir, ki bu talihsiz bir durumdur, çünkü hem sunulan bilgiler hem de bunlar üzerinden yapılan çıkarımlar geçersizdir, çünkü modern koordinatlara dayalı modern yönelimler erken dönem camilerinin çalışmaları ile  tamamen ilgisizdir. (Erken dönem camilerinin kıble mantığı ile ilgisizdir.)


Gibson'ın erken dönem camilerinin (bazılarının) Petra'yla doğru bir açıyla karşı karşıya kaldıkları  yönündeki “keşfi” tesadüfidir; çünkü Müslümanların ilk kuşakları, Petra'nın yönünü bir-iki dereceye varan hassasiyette  bulabilecek herhangi bir yola sahip değillerdi. Değillerdi, çünkü  en azından herhangi bir coğrafi koordinata  erişimleri yoktu   ve (gereken düzeyde) bir matematikleri yoktu. Camilerinin birçoğunun ya kardinal yönlere ya da göndönümlerine uygun olarak hizalanmış olduğu gerçeğini göz ardı etti. İlk camilerin Mekke ile yüz yüze gelmemesi, Bizim için pek şaşırtıcı olmamalıdır. İlk Müslümanların Mekke'nin yönünü doğru şekilde bulmalarının için hiçbir yolu yoktu, ancak ellerinden gelenin en iyisini yapabildiler. Ortaçağ  camilerinin yönelimlerini, modern coğrafya bilgisine ve doğru trigonometrik formüllere dayanan modern yönlerle karşılaştırmak çok az ilgi çekicidir. Bir yerden uzakta ki başka bir yere doğru olan modern yön hesabının, tarihi yapıların yönelimlerini araştırmakla alakası yoktur. Bunu, Gibson'ın bile anlayabileceği umuduyla tekrarlıyorum.

Bu eserde toplanan uydu görüntüleri kesinlikle bazıları tarafından yararlı sayılacaktır. Ancak, Gibson'ın sunduğu hammaddeleri kullanmak için girişimde bulunan herkes, bunu çok dikkatli bir şekilde yapmalıdır.

Excursus:  Astronomical alignments (Astronomik Hizalanmalar)
Kuzey göksel kutbu, yerel ufuktaki kardinal yönleri tanımlar, çünkü kuzey-güney çizgisi meridyen tarafından tanımlanır ve doğu-batı çizgisi, zirvelere dik olan göğe dikey göksel kolon tarafından tanımlanır. Ne yazık ki, belki de göksel kutup görünür değildir ve  (buna bağlı olarak) meridyen ve enlemde.  Bu (durum) bizi ufukta bırakır. (Ufku kullanmaya zorlar)  -Kuzey göksel kutbu, gök yüzünde ki tüm yıldızların etrafında dönüyormuş gibi göründüğü noktadır. Kuzey yarım kürede  Kutup Yıldızı neredeyse tam olarak kuzey göksel kutup noktasındadır. Daha önce hiç  tecrübeniz yoksa ve herhangi bir kaynaktan kutup yıldızının hangi takım yıldızlar arasında olduğunu öğrenmemişseniz Kutup yıldızını bulmakta zorlanabilirsiniz. Kuzeydeki en parlak yıldız Kutup Yıldızı değildir ve bulunduğunuz enleme göre Kutup yıldızının yerden yükseklik görüntüsü de değişecektir. Fakat Prof. King'in anlatmaya çalıştığı şey tüm bunların ötesinde başka bir şey ve birçok insanın habersiz olduğu bir bilgidir. Dünya'nın oldukça uzun bir zaman periyoduna yayılan bir yalpalama hareketi yaptığı varsayılamaktadır. Bu hareket esnasında , 25700 yılda bir Dünya'nın ekseni bir tam tur atıyor kabul edilmektedir. (Kaynak )  Günümüzde Dünyanın ekseni yaklaşık olarak  Kutup Yıldızı olarak adlandırdığımız gök cismine bakmaktadır. Fakat aşağıdaki resme bakarak düşünürsek, Dünyanın ekseni tarafından çizilen daire 25700 yılda tamamlanıyorsa bu demektir ki bundan 1300 yıl önce Kuzey göksel kutup noktasında şu an baktığımız "Kutup Yıldızı" olmayacaktır. Eğer o noktada görülen yıldız şimdikinden daha az parlak olursa veya Kuzey göksel kutup noktasına en yakın görünen yıldız şimdikinden daha uzak olursa, yani insanların dikkatini çekecek şekilde bir görüntü yoksa bu durum insanların yön bulmak için ufku kullanmaya yönelmesine sebebiyet verecektir.  -

Güneş (aşağı yukarı, kabaca) doğudan doğar ve batıdan batar . Aslında Güneş yılda sadece iki kez gerçekten doğudan doğar ve batıdan batar, ekinoks tarihlerinde. Yazları gündoğumu (gerçek) doğunun 30 derece kuzeyinden ve gün batımı da aynı şekilde (gerçek) batının 30 derece kuzeyinden olur. Kışları da  Gün doğumu ve batımı (gerçek) doğu batı ekseninin 30 derece güneyinden gerçekleşir. (Bu bilgiler 36 derece enlemi içindir. Antik dünyanın ortasıdır- Irak Suriye dolaylarıdır.
yukarıda vermiş olmama rağmen yeri gelmişken 36 derece enlemi için kış güneşinin doğuş ve batış istikametini  yeniden gösteriyorum:


Birçok erken cami - bilimsel çağdan öncekiler - kardinal(ana yönler) veya solstitial(gündönümüne dayalı) yönlere yöneltilmiştir. Kardinal yönler arasındaki ara yönler de kullanılmıştır.

Belirli bir günde kardinal yönleri (ana yönleri) bulmak için, önceki paragrafta yer alan şeyleri bilmedikçe ya da ellerinde astronomik yazılıma sahip  bir telefon bulunmadıkça birçok modern insan şaşıracaktır. 
Gece vakti, göksel kutbun yakınındaki mütevazı bir yıldız olan Kutup Yıldızı, kuzey yarımkürede (iyi derecede gerçeğe) yakın bir kuzey işaretleyicisidir ve güney gökyüzünde en parlak yıldız olan Canopus güney yarımkürede bir güney işaretleyicisidir; Ancak, Canopus doğar ve batar, böylece güney, aslında doğup batması  arasında ki orta yoldur. 
Yakın geçmişte insanlar yön bulmak için manyetik pusulalar kullandılar ve araştırmalarda manyetik kuzeyin gerçek kuzeyden farklı olduğu tespit edildi. Farklılaşma miktarı içerisinde bulunulan döneme ve lokasyona ( kişinin bulunduğu konuma) bağlı olarak tespit edilebilir. -Pusulaların ibresinin gösterdiği yer Kuzey kutup noktası değildir. Çünkü manyetik kutup noktası tam olarak kuzey kutup noktası üzerinde değildir.  Yinede pusulalar  Kutup noktasına yakın bir yeri göstermektedir.  Bu durumdan ötürü ülkemizde pusula ile yapılan ölçümlere,  ilden ile değişmekle birlikte, ortalama ~4,5  derecelik bir hata karışmaktadır.  Pusula ile kıble tayini yapanlara bu hata payını düzeltmelerini tavsiye ederim.  Fakat daha şaşırtıcı bir bilgi şudur: Manyetik Kuzey kutbu ile Manyetik güney kutbu sabit değildir, zaman içinde yer değiştirir hatta 300 000 yılda bir Kuzey ve Güney kutuplarının birbirinin yerini aldığı varsayılmaktadır. (kaynak) -
-Şunuda eklemek istiyorum ki   7. yüzyıl ve 8. yüzyılda pusulanın Müslümanlar tarafından kullanıldığına dair elde herhangi bir bilgi yoktur. Pusulanın çok daha sonraları Çinlilerden öğrenildiği ve Haçlı seferleri sırasında Müslüman coğrafyası üzerinden Avrupa'ya taşındığı düşünülmektedir. Başka bir teoriye göre Avrupa denizcileri  pusulayı kendileri keşfetmiştir ama 7. ve 8.  yüzyıllarda pusulanın Müslümanlar tarafından bilinmediği anlaşılmaktadır.  Ortaçağ el yazmalarında kullandıkları tekniklerden bahsettikleri düşünülürse ve kullanılan teknikler göz önüne alınırsa pusuladan habersiz oldukları düşüncesi kesine yakın bir doğruluktadır.-  


1982'de New York Üniversitesi'nde çalıştığım zaman, Aralık ayı sonlarında sabahın erken saatlerinde, dikdörtgen Washington Meydanı çevresinde koşuyordum ve Güneş'in doğrudan meydanın güney ana eksenini oluşturan caddenin sonunda ortaya çıktığını gördüm. Etkileyici bir manzaraydı. Ancak benim için daha da önemli olan şey, sadece Meydan'ın değil, Manhattan'ın tüm ortogonal sokak planının az ya da çok hizalanmış bir şekilde olduğunun farkına varmaktı. Vaov! Ne kadar New York’lunun bunu bildiğini merak ettim. Şehrin haritalarına bakarak asla haberdar olmazsınız çünkü Manhattan'ın sokak planı her zaman basıldığı kağıtla hizalanmak üzere düzeltilmektedir. Günümüzde tüm bunları Wikipedia makalesinden okuyabilirsiniz :“Manhattanhenge”. [6]


O zamanlar, Gerald Hawkins ile Kabe'nin astronomik oryantasyonu üzerine çalışıyordum. Bir Ortaçağ yemeni metninde halk astronomisi üzerine bilgiler bulmuştum ve Gerald'ın uydu görüntülerine erişimi vardı ve bu da yapının dikdörtgen tabanının yönelimlerini bulmasını sağladı ve çevredeki tepelerin ve dağların yerel ufukta ki yüksekliğini ortaya çıkardı.Onun verileri, benim kaynağımdaki bilgileri doğruladı. Ya da, başka bir deyişle, ortaçağ dönemindeki bazı Müslüman alimler, bizim yeni keşfettiklerimizi zaten biliyordu. (Yani Ka'be'nin astronomik duruşunu zaten biliyorlardı.) Temel olarak, ana eksen güney gökyüzünde ki en parlak yıldız olan Canopus'un doğuşuyla hizalıdır ve Ursa Minor'un batışı ile de hizalıdır. Küçük eksen ise yaz güneşinin doğumu ve kış gün batımı ile aynı hizadadır.(Gündönümleri kastediliyor)

Ayrıca bunların öncesinde 30 adet Ortaçağ el yazması tespit etmiştim. Türkçe , Farsça, Arapça dillerinde olan bu el yazmalarında islami kutsal coğrafyayı gösteren 20 farklı şema vardı. (Bu şemalarda) Kabe Dünya'nın merkezinde idi. Dünya'yı merkezle ilişkilendirilmiş dilimlere ayırıyorlardı. Her bir dilim Kabe binasının çevresinin bir parçası(segment) ile ilişkilendiriliyordu.
Her bir dilimin kıblesi astronomik doğuş ve batışların terimleri ile tanımlanıyordu. Belli bölgeler için bu tür bilgiler, bazı kaynaklarda İbn-Abbâs ve el-Hasan el Basrî gibi 7. yüzyıl yetkililerine atfedilmektedir. Söylemeye gerek yok, bu planlar Petra değil Mekke'de ki Kabe'ye odaklanıyor.




Sayılar çoğunlukla Gibson tarafından yanlış yorumlandı
(Numbers galore, mainly misinterpreted by Gibson)

Gibson'un Petra'ya bakacak şekilde inşa edildiğini düşündüğü camilerden hiçbirisinin Petra ile bir işi olmadığı gibi (Bazı camiler için) Petra ile Mekke arasına bakıyor düşünceside boşunadır.

Onun araştırdığı tüm camiler için (ayrı ayrı) gösterim yapmıyacağım fakat aşağıdaki örnekler onun yorumlarının hatalı olduğunu göstermeye kafi gelecektir. Dahası ortaçağ camilerinin yönleri ile modern yönleri kıyaslayarak hataları belirleme fikrinin tümüyle kusurlu olduğu görülecektir. Özellikle, sayılarla arası iyi olmayan okuyucular bile farkedecektir ki,   Gibson, Petra'nın olduğu istikametle ilişkili belirli camiler  "keşfetmiştir" fakat biz biliyoruz ki  bu camiler islam öncesi yapılara uygun olarak düzenlendiler. (Şam, Kudüs, Kurtuba). Kaçınılmaz olarak farklı yönlere doğru yeniden inşa edilen camileri incelerken problem çıkacaktır.



(Doğrudan alıntı)
"Gibson’s section on how he derived the orientations is risible. Nevertheless, I shall risk using his orientations, assuming that they are more or less accurate, which is not always the case (see Tunis below)."


"Gibson’ın yönelimleri nasıl elde ettiğiyle ilgili bölüm oldukça risklidir. Yinede ben risk alarak onun yönelim değerlerini kullanacağım. O değerlerin az - çok doğru olduğunu umacağım. istisnalar olacak (Bakınız aşağıda Tunus)"

onun analizinde, amaca uygun şekilde sürekli olarak Kardinal yönler ve gündönümlerine göre düzenlenmiş yön tayinleri ve islam öncesi temeller görmezden geliniyor.
Şimdi camilerin modern yön değerlerini Mekke ve Petra ile kıyaslamak benim amacımla örtüşüyor. Gerçi bunun tarihsel bir araştırmayla alakası yoktur ama Gibson'ın cami yönleri ile ilgili yorumlarına karşı (kullanmak) gerekiyor.

Aşağıda Gibson'ın bulgularına genel bir bakış yapılacaktır. Aşağıdaki açısal değerler şöyle düşünülmelidir: 0° Tam kuzey , 90° doğu, 180° güney ve 270° batı olarak düşünülmelidir.
(Prof. king başlamadan önce uyarıyor)
"The reader should keep in mind that I have not measured a single mosque myself."

Okuyucu şunu aklında tutmalıdır :    (aşağıda sunulan) tek bir camiyi bile kendim ölçmedim. 

Çin



(Çin de) Guanzhou da ki cami ile başlıyoruz. Gibson bu caminin 627! yılında inşa edildiğini iddia etmesine rağmen bu günkü yapı görünüşe bakılırsa 15. yüzyıldan daha erken olamaz. Güya bu yapının baktığı yön Petra'dan 3° , Mekke'den ise 7° sapıyormuş. Gibson bu yapının kasten Petra'ya yöneltildiğini iddia ediyor.
Biri çıkıp onun (caminin) Petra'dan gelen gayretli Müslümanlar tarafından inşa edildiğini iddia edebilir, onlar ki gemileri yoktu ve (bu durumda) Çin'e uçan halıyla gelmiş olmalılar. Fakat nerede olduklarını nasıl biliyorlardı? Petra neredeydi? Yer kürenin büyük dairelerini gerçekten biliyorlar mıydı? Aslında, bu caminin erken tarihi (627), güvenilirliği olmayan bir efsaneden kaynaklanmaktadır. Petra'nın zaferini kanıtlamak için Gibson bilim tarihi üzerinde bazı çarpıtmalar/ yanlış bilgiler üretmek zorunda. Bir sonraki bölümde göreceğiz. (Gibson 627 yılındaki müslümanların Çin gibi uzak bir yerden bile yalnızca 3 derecelik sapmayla kıbleye yönelebilecek kadar donanımlı ve bilgili olduğunu iddia ediyor. Öyleki düzlemsel trigonometiriyi aşıp küresel trigonometri bilgisine eriştiklerini iddia ediyor. Ayrıca astronomide de ilerlemiş olduklarını kabul ediyor. Yinede mükemmel yön bilgisi ve matematik bilgisi yeterli değildir. Ayrıca konum bilgileri gereklidir. Kabe'nin enlem ve boylam cinsinden konum bilgisi ve Guanzhou'nun enlem ve boylamı bilindik sonra küresel trigonometrik bir formülle hassas hesap yapılabilir. Tabi ayrıca ana yönleri hassas şekilde tespit etmeniz gerekir . Şimdi soru şu: O çağda (627) Müslümanlar dünyanın küre olduğu kabulüne sahip miydi ? Ve dahası enlem ve boylam tespiti yapıyorlar mıydı? Dahası küresel trigonometriyi kullanacak matematik düzeyine erişmişler miydi? Tüm bu Gibson kabulleri bilim tarihiyle fazlasıyla çelişiyor. Prof. King'in demiş olduğu gibi yazının bir sonraki bölümde Gibson'ın bilim tarihini nasıl çarpıttığı incelenecektir. Bu bölüm de  diğer camileri inceleyerek devam edeceğiz. Başka bir camiye geçmeden önce Çin'deki Guanzhou bölgesi ile Mekke ve Petra'nın  konumlarına kısa bir göz atmanızı tavsiye ederim.)


MISIR
Fustat'taki 'Amr bin As Camii ilk olarak 642'de yapılmıştır. Gibson onun hakkında yön,doğrultu bilgisi vermiyor ama Petra'ya baktığını iddia ediyor. Bu (iddia) ortaçağ kaynaklarının söyledikleriyle çelişir. Kaynaklara göre, "Sahabenin Kıblesi" (Peygamberin arkadaşlarının kıblesi) kış güneşinin doğumuna bakıyordu.
Bu cami yapılış tarihi itibariyle Müslümanların ilk camilerinden birisidir. 4 halife döneminde yani doğrudan ilk nesil Müslümanlar döneminde inşa edilmiştir. Daha sonra caminin 673 yılında tümüyle yeniden inşa edildiği ve sonrasında çeşitli zamanlarda camiye eklemeler yapılarak genişletildiği Wikipedia'nın "Mosque of Amr ibn al-As" isimli makalesinde anlatılmaktadır.  Yani tekrardan inşa edilişi bile  İslamın ilk yüzyılı içerisinde   olan bir camiden söz ediyoruz.  Gibson'ın bu cami hakkında detaylara girmeyip geçiştirmesi boşuna değil.  Google Earth programını kullanarak kontrol ederseniz sonuç aşağıdaki gibi olacaktır:

Kırmızı renkle gösterilen yön Mekke yönüdür. Mavi ile gösterilen yön Petra yönüdür.  Prof. King'in az önce söylediğini hatırlayalım:  "Kaynaklara göre, "Sahabenin Kıblesi" (Peygamberin arkadaşlarının kıblesi) kış güneşinin doğumuna bakıyordu."  Kış güneşinin doğuş yönüne Heliacalrising simülatör'den bakacak olursak:


dikkat edilirse Kahire'nin enlemine uygun olarak ayarlama yapılmıştır.  Yukarıda nasıl kullanıldığı anlatılmış  ve linki verilmişti.  Kendiniz de deneyebilirsiniz. Kış güneşinin doğuş  istikametine yönelen birisinin Petra'yı değil Mekke'yi hedeflemiş olacağı açıktır. Tabi bilimsel olmayan bu metodla büyük bir sapma payı oluşabilmektedir.   Tam bu noktada bir ilave daha yapmayı uygun görüyorum. "İnternational Union Academies" himayesinde çok sayıda Oryantalistin ortak çabası ile hazırlanan "The Encyclopaedia of Islam"  isimli eserin 6. cildinin 193. sayfasında  aşağıdaki şema ve bilgiler  verilmiştir. Eseri indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.


 ibn Khurradadhbih'in eseri olan Kitab al-Masalik'te yer alan bir şemayı kendi alfabeleriyle yeniden yazarak çizmişler.  Şema 9. yüzyıla ait. Şimdi düşünelim lütfen,  9. yüzyıldaki bir alim kıble hakkında bilgiler verirken yukarıdaki gibi bir kaba coğrafi tasavvur kullanıyorsa acaba 7. ve 8. yüzyıldaki insanlardan ne kadar üstün bir başarı beklenebilir. Dahası lütfen şemadaki Mısır'ın yerine dikkat edin. 
Mısır'ın Ka'be'ye göre konumunu bu şekilde düşünen kimselerin  kış güneşine doğru yönelmeleri yani doğu yönünden güneye doğru yaklaşık 29 derece olacak şekilde yukarıda Heliacal Rising simülatörde gösterildiği üzere bir yönelim yapmaları açıkça Mekke 'deki Ka'be'nin  hedeflendiğini gösterir. Kış güneşinin Ka'be'nin bir  duvarını ortalıyor olması gözlemi yukarıda anlatılmıştı. Yani bu, bilimsel bir metod olmasada dönemin  şartları itibariyle mantıklı bir yoldur.   Bu noktada şunu da unutmamak lazım ki buradaki tasvir  9. yüzyıldaki bir alime aittir ve o yüzyıldaki herkesin tümüyle aynı şeyleri düşündüğü söylenemez. Eldeki sınırlı materyal üzerinden yorum yaparken aynı dönemde yaşamış insanların farklı kanaatler taşımış olacakları gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Fakat açıktır ki o dönemde yaşayan ve kıble konusunu değerlendiren en az bir alimin coğrafi tasavvuru yukarıdaki gibidir ve bence  asıl çıkarılması gereken sonuç insanların elinde hassas konum bilgilerinin olmayışıdır.Demek ki gayet kaba coğrafi tasavvurlar kıble belirlemede kullanılmıştır.


Gibson bunlardan bahsetmese de, 10. yüzyılın sonlarında El-Ezher ve el-Hâkim Camileri, Halife el-Hâkim'in astronomu olan İbn Yûnus tarafından hesaplanan kıble-yönü, yani 127 ° olarak inşa edilmiştir. 876 yılında kurulan Ibn Tûlûn Camii için Gibson, cami ekseninin 145 dereceye baktığını (Kuzey sıfır kabul edilerek saat yönünde) , Petra'nın 84 ° de ve Mekke'nin 136 ° de bulunduğu bilgisini verir. Bunun bir Mekke yönelimi olduğunu söyler ve zaten öyledir. Fakat bu Mısır'daki ilk kıble olan kış güneşinin doğumundan (117°)den farklıdır. Ve daha sonradan hesaplanan matematiksel kıbleden de ( 127 ° den de) farklıdır. Aslında bir efsaneye göre İbn Tulun Camii'nin yönelimi Medine de ki Peygamber'in camiinden esinlenerek ayarlanmıştır ve bir diğer iddiaya göre İbn Tulun uykudayken mihrap Peygamber'in kendisi tarafından yerine konmuştur.

1984'te ben bir makale yayınladım. Fatimilerin şehri olan Kahire'nin, Romalılardan kalan Kızıl Deniz kanalının yanında ki düzenini gösterdim. Tesadüfi olarak Mısır'ın ilk kıblesi (117°) ile dikey idi. Ilk kıble (117 °) ile sonrasındaki matematiksel kıble (127°), her ikiside 969 yılında kurulan Fatimi şehri kahirenin gelişmini etkiledi. Şehir sonradan Memlüklere geçti *7
Bazı yapılarda dış kısım şehrin ana eksenine dik şekilde iken , yani eski kıbleye uygun iken, bu binaların iç yapısı ise yeni kıbleye (127°) ye yöneltilmiştir. Herhangi bir kimse pencerelere bakarak 10° lik farkı görebilir. Bu sonuçlar elbette ortaçağda Kahire şehrinin gelişminin ve dini yapılarının anlaşılması için temel değere sahiptir ama henüz herhangi bir ortaçağ tarihçisi tarafından yeterince istifade edilmemişlerdir.
(Camilrin dış yapıları şehirin ana düzenine göre yapılmasına karşılık içeride ki  kıble matematiksel hesaba ( o çağın hesabına ) göre düzenlenmiş. Peki bu durumda böyle camilerin yukarıdan uydu fotoğrafları ile kıbleleri hakkında hüküm veren  Gibson'ın metodu ne derece sağlıklı ve güvenilir kabul edilebilir?)


Yemen
705'te Sana'a da kurulan Büyük Cami'nin ana ekseni 334° dereceye bakar. Petra'da 334'tedir. Kudüs 335 , Mekke 326 derecededir. Ama oda ne!  Cami'nin ana ekseni Mekke'deki Kabe'ninkiyle paraleldir (ve hatta içinde minyatür bir Kabe vardır).

(Tekrar hatırlatalım yukarıda da belirtildiği üzere prof. King burada Gibson'ın verdiği sayıları kullanarak yorum yapıyor. Gibson'ın sayılarına güvenmek yerine Google earth programı üzerinden durumu test ederek sizinle paylaşmayı uygun gördüm. Göreceksiniz ki öyle tastamam Petraya bakmıyor. )
Google earth programındaki resmi Geogebra 5.0 programına taşıyarak caminin kıble duvarının kenar orta dikmesini bulmaya çalıştım. ardından kıyaslama yapabilmek için Petra yönünü gösteren mavi çizginin başlangıç noktasını işaretleyip bu noktadan geçen ve kenar orta dikmeye paralel sarı çizgiyi çizdim. Son durumda kırmızı Kabe, Mavi petra ve sarı renkli doğru ise caminin baktığı yönü gösteriyor. Evet gerçektende Petra'ya yakınsıyor ama  kuzey güney çizgisiyle yaptığı açıyı ölçtürdüğümde ~26 derece buluyorum. Canopus yıldızının doğuşu ile  güney arasında ise yaklaşık 24 derece vardır.  üç şeye dikkat edilmesi lazım. Birincisi Petra ile arasındaki  fark oldukça küçük. Bu kadar küçük farkla Petra'ya veya daha yakında bulunan Mekke'ye yönelebilecek bilgi ve donanımları yoktu. ikincisi Canopus yıldızının doğuşuyla aralarındaki fark kabul edilebilir derece küçük  yani sadece 2 derece. Üçüncüsü caminin içerisinde minyatür bir kıble olması gerçektende Prof. King'in görüşünü destekliyor.  Mekke'deki Ka'be'nin  astronomik duruşu yaklaşık olarak  Canopus ile hizalı idi. Sana'a'daki camiyi inşa edenler   astronomik olarak hizalı bir minyatür Ka'be inşa edip belki bundan yararlanmaya çalışmışta olabilirler. Herhalikarda  astronomik hizlanmalara dikkat edildiği görüşünü desteklemesi açısından içerisindeki Minyatür Ka'be önemlidir. 

Ayrıca prof. King'in makalesinde değinmediği ve en eski camileri araştırırken benim denk geldiğim bir camiyle ilgili bilgileri de eklersek tablo netleşecektir sanıyorum.
Wikipedia şu an kapalı olsada onun tarafından desteklenerek hazırlanan İPFS isimli web sitesinin en eski camiler  hakkındaki makalesinde Al Janad isimli bir Yemen camisinden bahsediyor ve 7. yüzyıla ait olup belkide en eski Yemen camisi olabileceğini söylüyor.  (kaynak)
Mavi Petra ve kırmızı Ka'be 'nin olduğu yön. Dikkat edilirse Petrayla oldukça büyük bir sapması var ve astronomik hizalanmalarda dikkate alınmamış görünüyor. Fakat haritadaki konumu dikkate alınırsa  benim kanaatimce Kabe'ye giden yola yönelmek düşüncesi kıble belirlenmesinde kullanılmış olabilir:
Hz. Peygamberin Siyerinde   Mekke'den Şam'a giden ticaret yolunun sahil ile dağlar arasından geçtiğini okumuş biri olarak Mekke'den Yemen'e olan ticaret yolununda sahilden olabileceğini düşünüyorum. Bu kaybolmamak açısından da avantajlıdır  Yemen'in yerleşim yeri  açısından da uygundur. ayrıca "https://archnet.org/sites/3811" adresinde yapılan açıklamalarda caminin kervanların ticaret yolu üzerine kurulduğunu yazıyor. Elbette 1400 yıl öncesinin kervan yolunu tam olarak çizmeden  görüşümü ıspat edemem ama yinede  ifade etmek istedim. Şunu da belirtelim Mevcut caminin 10. yüzyıldan kaldığı düşünülüyor. Ancak cami yenilenirken kıblesinin değiştirildiğine dair herhangi bir bilgi verilmiyor.  7. yüzyıla ait bir caminin yaklaşık 300 yıl sonra yenilenmesi gayet normal bir durum ve aksi belirtilmedikçe yenilemeyi yapanların eski caminin kıblesiyle oynamayacaklarını düşünmek mantıklıdır. Zaten eğer art niyetle caminin kıblesini değiştirmişlerse niçin Sanaa 'dakine dokunmamışlar acaba? Merkezdekini öylece bırakıp daha kıyıda kalanı değiştirmek mantıklı mı? Petra komplosunu savunanların bu sorulara birazcık kafa yormasını rica ederim.   Belkide en net olan şey: Eski Müslümanların hassas kıble tayini yapacak donanımdan mahrum olduğunun çok sayıdaki kanıtından birisinin de bu cami olmasıdır. 




Kudüs

709'a tarihlendirilen El – Aksa Camiinin ana ekseni 170 dereceye bakıyor, Petra 173 derecede ve Mekke 157 derecede bulunuyor. Gibson bunun Petra'ya baktığını söylemek isteyecektir fakat açıkça içerisinde olduğu kompleks'e göre yönlendirilmiştir. Kompleks güneyden 10 derece sapmaktadır. Ortaçağ astronomlarına göre Kudüs'ün kıblesi 135 derece idi. Güneyden oldukça farklı ve bu kısımda söylememize gerek yoktu aslında.(Orta çağ astronomlarının görüşünü kastediyor sanırım.) Fakat mimari tarihçilerinin not almasında fayda var.



Kişisel kanaatim, caminin kıble duvarı kompleksin sur misali duvarlarıyla bitişikmiş gibi göründüğü için  böyle bir durumda  içerideki mihraba bakılması gerektiği yönündedir.
Eğer illede yukarıdan bakarak bir yorum yapacaksak  bence Prof. King'in yorumu makul duruyor. Yani camiyi içerisinde olduğu komplekse ve yaslanmış gibi göründüğü sınır duvarlarına uygun inşa etmiş olabilirler.  Yukarıda naklettiğim bazı hadisler ve içtihadlar ilk nesil Müslümanların oldukça toleranslı bir bakış açısı kullanabileceğini gösteriyordu. Kıbleyi geniş bir aralık olarak düşünen bir içtihad sahibi için, camiyi etrafına uygun şekilde inşa etmek şaşılacak bir durum değildir. Diğer taraftan belkide o günün şartlarında,  Kudüs'teki camiyi inşa edenlerin  zihnindeki kaba coğrafi tasavvura göre Mekke şehri güneyin  biraz doğusuna düşüyor olabilir.  Bu durumda yine camiyi etrafına uygun şekilde inşa etmeleri doğal olacaktır çünkü güneyin tam olarak ne kadar doğusuna sapacaklarını bilemezlerdi.  Lütfen, arada yaklaşık 1235 km olduğunu da hesaba katarak, aşağıdaki harita üzerinde yeniden düşünün.

Ürdün , Suriye, Lübnan
Ürdündeki 701 yılından kalan Emevi Camii 183 dereceye bakıyor. Petra 194 derecede ve Mekke 161 derecede bulunuyor fakat cami açıkça güneye bakıyor, kesinlikle Petra'ya değil. 
(Doğrudan güneye yönelme içtihadından yukarıda bahsetmiştik)

The Khirbat al-Minyâ kompleksi 706 yılında inşa edilmiştir. 183° ye bakar. Bu yüzden Gibson sevinir ve Petra'nın yönü 182° dedir. (Mekke 161° dedir.) Kompleksin güneye bakmasının hedeflendiği açıktır. 
Bununla ilgili  olarak Gibson'ın  kitabının ve belgeselinin sunulduğu ve belkide Gibson'ın kendisine ait olan "thesacredcity"  isimli websitesinde sunulan resimler şöyle:


Bu iki resimden üsttekinin yanıltıcı olduğunu ve caminin baktığı yönü gösteren çizginin de gereken hassasiyetle çizilmediğini düşünüyorum. 
Kendimde GE'den Cami kalıntısının ekran görüntüsünü aldım:
Cami güneye bakıyor ama yeri itibariyle neredeyse Petranın tam üzerinde. Elbette Gibson bunu kullanıyor ama tüm bu camiler en eski içtihatlardan birinin güneye yönelmek olduğunu ıspatlamaktan başka birşey yapmıyor.

Khirbat al-Mafjar 714'te inşa edildi. Baktığı yön 180°. Petra'ya bakan yön 181 derece ve Mekke için 159 derece olduğundan Gibson bunu Petra'ya bakıyor olarak görecektir. 
Bir önceki cami ile beraber haritadaki konumlarını görmenizi isterim:


Başka bir örnekte Lübnan'ın Baalbek'teki cami. 740 yılında inşa edilmiş. Baktığı yön 177°,
Petra'nın olduğu yön 190° , Mekke ise 165° ve Petra ile Mekke arasındaki çizgi 178° dir. Gibson'a göre cami bu aradaki çizgi hedeflenerek yapılmıştır. Tüm bu camilerin bize anlattığı şey onların güneye doğru baktıklarıdır ve onları inşa edenler güneyi kıble olarak ele almışlardı. 
Bu cami ile ilgili olarak thesacredcity isimli websitesinde verilen resme dikkat ediniz. 

Tabi yine güvenmiyerek kendim de GE'den görüntü aldım:


Neden benim aldığım görüntü daha ziyade güneye bakarken üstteki resimde cami biraz daha doğuya meyilli gözüküyor ? Diye düşündüm ve cevabını buldum. Buyrun aşağıdaki şu kısa videoyu izleyerek sizde görün:




Ayrıca Baalbekteki camilerin geneline GE ile baktığımda herbirinin farklı yönlere baktığını görüyorum. Bu durumu Kabe'nin yerinin değişmesi olarak mı düşünmeliyiz yoksa farklı Müslüman grupların veya farklı dönemlerin Müslümanlarının kıble bulma tekniğinin farklı olduğu şeklindemi yorumlamalıyız?





Gibson şu ilginç fikrine giriş yapar ki ona göre bazı camiler Petra ile Mekke arasına bakmaktadır. Şam'da ki Emevi camisi 709 da inşa edilmiştir. (ama sıfırdan değil) Caminin yönü 177° ye bakar. Petra 193 ve Mekke 165 derece yönündedir. Bundan dolayı derki "Bu cami Petra ile Mekke arasına bakar." Cami aslında bir Bizans katedralinin alanı üzerine inşa edilmişti. Katedralde bir roma tapınağının yerini almıştı. Tapınak kardinal yönlere (ana yönlere) göre hizalanmıştı. Kıble duvarı güneyden 3 derece kadar sapar.
Kırmızı Ka'be yönüdür  mavi ise Petra yönüdür.

Orta çağ boyunca ve günümüze gelinceye kadar bir çok Suriyeli Şam'daki kıblenin güneye doğru olduğunu düşünmüştü. Aslında Orta Çağ astronomlarına göre şam'ın kıblesi 150 derece civarındaydı. Baalbek'teki 740 'tan kalma camide aynı şekilde 177 dereceye bakar. Yani aşağı yukarı güney demektir ve kesinlikle kasten Petra ile Mekke arasına yönelmek değildir.
Aşağıda, hepside 195 derece civarına bakan , geniş bir kuşakta yer alan, tuhaf bir cami grubundan söz edilmiştir. 


Irak
Gibson, al-Wasit Camii(Irak) hakkında Creswell'in öne sürdüğü , Crone ve Cook'unda dahil olduğu temelsiz/yanlış iddiaları da ekliyor. Bu cami aslında 706 yılında inşa edildi ve sonra yıkıldı. Sonra 1009 ve 1155 yılları arasında tümüyle farklı bir yöne, yaklaşık 50 derece daha güneye doğru inşa edildi. Cami yönelimlerinin en tartışmalısı olduğu için Gibson , F.Safar'ın 1936-42 aralığında yürüttüğü görkemli kazı çalışmalarından hareketle cami planını yeniden ortaya koyma yoluna gitmez. Ya da herhangi bir yön vermez. Ben  burada planın reprodüksiyonunu yapıyorum (bir kopyasını yayınlıyorum diyor). Bu , yüzyıllar boyunca aynı site üzerinde inşa edilmiş 4 yapıdan ilk ikisinin planıdır. İlk cami 245 dereceye ikinci cami ise 195 dereceye bakar. Creswell ilk caminin Kudüs'e baktığını söylemişti. Crone ve Cook ise ilk caminin Kuzey Arabistanda bilinmeyen bir bölgeye baktığını iddia etmişti. Şimdi ise Gibson diyorki, ilk olarak kasten Petra ile Mekke arasına bakacak şekilde inşa edildi.


Iraklı arkeolog F. Safar tarafından (hazırlanan) Wâsit'teki ilk iki caminin model planı.

İlk Müslümanların kıbleyi bulma yolları hakkında birşeyler bilenler için ilk caminin kış günbatımına bakıyor olması şaşırtıcı olmasa gerektir. Irak'taki ilk nesil Müslümanlar
tarafından kış günbatımı kıble olarak kabul edilmiştir. 
Kış günbatımını yeniden hatırlatıyorum:

Wasit için İkinci caminin kıblesi belirlenirken (Ortaçağın) coğrafi koordinatlarına ve matematiğe aşina olan birileri etkili olmuştur. (15. yüzyıldan kalan , Orta Asya'ya ait bir coğrafi tabloda 250'den fazla yer için kıbleyi 201° olarak buluyoruz.-Elbette Modern değerlere ihtiyaç duymuyoruz-) 
Modern zamanlarda, bu iki caminin yönelimi daha önce asla açıklanmamıştı. Daha dikkatli ölçümler ve 9'uncu, 10'uncu ve 11. yüzyıldan kalan coğrafi tablolar kullanılarak yapılacak hesaplamaların bu açıklamayı tasdik edeceğine eminim.

Prof. King'in makalesinden anlaşıldığı kadarıyla Gibson önceleri yukarıdaki planı gözardı  etmiş ancak thesacredcity isimli web sitesinde yukarıdaki plan yayınlanmıştır. Dahası aşağıdaki gösterimi onların sayfasından aldım.
Açıktır ki Irak'ın Wasit  bölgesindeki en eski caminin Petra'ya bakmadığını, Petracılar bile kabul etmek zorunda kalmış fakat yinede  Gibson'ın tezine uydurma gayretiyle "Between spot" yazmışlar. 



Basra'nın Camisi(ırak), 721'e tarihlendiriliyor. Caminin baktığı yön 184° , Petra Cami'ye göre 203°'ye düşüyor. Mekke ise 164° yönünde bulunuyor. Gibsonon bu caminin kasten Petra ile Mekke arasına yöneltildiğini iddia etti(183°). Gerçekte ise Cami 4 derecelik bir sapmayla güneye bakacak şekilde inşa edilmişti. 4 derecelik sapma o gün için fena sayılmaz.


Orta Asya, Hint Yarımadası

Kerala'daki (Hindistan) Cheraman Juma (camisi) için, güya 629 yılında inşa edildiği söyleniyor [!], Caminin baktığı yön 305 ° 'de , Petra 304 ° 'de , Kudüs 306 ° 'de ve Mekke 230 °' de (yanlış işaretlenmiş olması gerek) Gibson'un sevdiği bir Petra oryantasyonu. Ben açıklama yapmaya gerek görmüyorum ama burnuma kötü kokular geliyor.
Prof. King'in de dediği gibi bir yanlışlık olması lazım.  The sacred city'nin websayfasında an itibariyle ilk yapılış tarihi ve caminin 11.yüzyılda yenilenmesinden bahsedilerek ilk kıblesinin  bilinemiyeceği ifade ediliyor. GE'den bakılınca  durum şöyle:
Eğer caminin 629 yılına ait olduğu bilgisi doğru ise ben öncelikle oraya İslam'ı tebliğe giden Sahabinin gayretini takdir etmek istiyorum. Allah, o sahabiye bir cami yapacak derecede muvaffakiyette nasip etmiş. İkinci olarak şunu söylemek icap ediyor. Petra komplosuna göre Emevilerin sonlarında veya Abbasiler zamanında Ka'be'nin yerinin değiştirilmiş olması lazım. Hiçbir zaman için Emeviler veya Abbasiler bu caminin olduğu yere yani Güney Hindistan'a  hükmetmediğine göre, hatta Gazneliler devleti bile Kuzey Hindistan'a hükmettiğine göre  ve cami 11. yüzyıldan kalmış kabul edildiğine göre, bu camiyi yenileyen kişiler ilk kıbleye sadık kalmış olmalıdır. Cami 11. yüzyıldan kalma haliyle bile basitçe batıya bakıyormuş veya batının biraz yukarısına bakıyormuş gibi görünüyor. Bu kaba yönelim tarzlarına da zaten ilk nesil Müslümanların eserlerinde rastlanıyor. Aşağıdaki haritadan caminin yerine bakabilirsiniz.
Kırmızı çizgi Kabe'nin olduğu yön ve mavi çizgi ise Petranın olduğu yön. 
Pakistan'ın Banbhore bölgesindeki cami 727 yılına tarihlendiriliyor. O, 266° 'ye bakıyor. Petra 289° 'de, Mekke 268° 'de ve Kudüs 292° 'de. Gibson'a göre bu cami Mekke'ye bakıyor, aslında bu caminin Mekke'ye bakan en eski cami olduğunu düşünüyor. Cami gerçektende Mekke'ye bakıyor ama Gibson'ın düşündüğü yoldan değil.  Cami'yi inşa edenlerin Mekke'ye doğru kıble olarak tercih ettikleri yön batı yönüydü. (Batı 270° ve cami 266°ye bakıyor.) 
Mavi Petra yönü Kırmızı ise Kabe yönüdür.

Bildiğimiz kadarıyla matematiksel yöntemle belirlenen ilk kıble 825 yılından , Bağdat'tan geliyor. 15. yüzyıldan kalan ve Büyük İran'da kullanımı yaygın olup, 13. yüzyılda yıkılan Banbhor'u içermeyen kıble listesi, Müslüman dünyasının bir ucundan diğerine yüzlerce yerin kıblesini içeriyor.

Bibi Hatun Camii Özbekistan'ın Semerkant şehrindedir. 1400 veya daha sonrasına aittir. Gibson'un düşüncesine göre cami 262° ye bakıyor ve bu, Petra'dan 2 derece Mekke'den ise 22 derece sapmak demek fakat gerçekte cami Batı yönünden dikkatsizce 8° 'lik bir sapma gösteriyor.  Hanefi fıkhına göre (buradaki) kıble batıdır. (Şafii'ye göre ise güneydir.)
Eğer bir haritadan kontrol ederseniz burası Mekke'ye çok uzak bir bölge. Yapılış yılının 1400 'ler olması da tam olarak Gibson'ın aleyhine bir durum. Çünkü komplo terosini doğru kabul ederseniz   böylesi bir tarihte  İnsanların Petra'ya yönelmesini bekleyemezsiniz. Demek ki insanlar Mekke'deki Ka'be'yi hedeflerken yanlışlıkla Petra'ya yönelebiliyormuş. Batı yönünden 8 derece sapılması çok büyük bir sapma sayılabilir mi? Caminin yapıldığı tarih dikkate alındığında pusulanın kullanıldığı bir tarihten bahsediyoruz. Yukarıda zaman içerisinde pusulanın gösterdiği yönlerde değişiklik olabildiğinden bahsetmiştim. Vereceğim adresteki makaleyi okursanız 8 derecenin pusuladan kaynaklanabilir  bir yanılma olduğunu göreceksiniz.  Makale: https://ipfs.io/ipns/tr.wikipedia-on-ipfs.org/wiki/Manyetik_sapma.html


1983'te bir Orta Çağ metni yayınlamıştım. Semerkant'ta kullanılan farklı kıblelerden  bahsediyordu ve bazı camilerin kıble doğrultularını ölçmüştüm. *8





Umman
Umman'da ki tarihi belirsiz 2 erken caminin baktıkları yönler 293°/296°dir. Gibson Petra ile 2 derecelik Mekke ile ise 26/29 derecelik fark olduğunu gösteriyor. Ona göre cami(ler) Petra'ya bakıyor. Gerçekte ise her iki camide yaz güneşinin batımına (yaklaşık 295°) bakıyor, ve onları inşa edenler, onları Mekke'de ki Kabe'ye yöneltmeyi amaçlıyordu.






Endülüs
(Gibson'ın) "takdire şâyan!" örneği Kurtuba daki Büyük Cami'dir. 784'te inşa edilmiştir. Gibson'a göre cami 157° ye bakmaktadır. (Aslında 152° 'ye bakmaktadır.) Petra 91° 'de, Mekke 100°'de bulunmaktadır.


Gibson'a göre cami, Petra ile Mekke arasındaki çizgiye paralel olacak şekilde inşa edilmiş. O çizgi 155° de imiş ve cami sadece 2 derecelik sapma gösteriyormuş. (Hatırlayınız ki o zamanlar halkın çok sınırlı bir coğrafi ve matematiksel bilgi birikimi vardı.) Gibson'un fikri thesacredcity'de şu şekilde görsel hale getirilmiş:
Oldukça sıradışı ve aslında gülünç bir iddia.  Prof. King 'in de dikkat çektiği üzere  insanlar böyle tuhaf bir şey yapmayı istese bile böyle bir hesap,  o zamanın coğrafi ve matematiksel bilgi birikiminden zaten  beklenemiyecek bir şeydir. 

Aslında, cami, aynı yönelime sahip olan, 1. yüzyıla ait Roma ortogonal sokak planına uygun olarak ortaya çıkarılmış ve daha sonra cami  genişletilmiş olduğu zaman mevcut kıble değiştirilmemiştir. (Cami'yi inşa eden insanların o günkü kaba coğrafi tasavvurunu bilmeyip Google Earth haritalarına baktığımız sürece , onların tercihlerini yadırgayabiliriz. Hem o günün coğrafi tasavvurunun çok daha farklı olacağı  hemde esnek davranmakta sakınca görmeyen içtihatlar akılda tutularak değerlendirme yapılmalıdır. Ayrıca bu cami hakkında Prof. King şu değerli bilgileride ekleyerek devam ediyor.

Şu an Caminin major ekseni(kuze güney ekseni), Kabe'nin majör ekseni ile "paralel"dir. Başka bir deyişle, Caminin kıble duvarı Kabe'nin kuzey batı duvarı ile "paralel"dir. Caminin minör ekseni (doğu batı ekseni) , göndönümleri ile hizalıdır, Kabe'nin hizalı olduğu gibi. Şu durumda niçin kıble değiştirsinler? Kutsal coğrafyanın bazı şemaları göstermektedir ki, Mekke' deyken Kabe'nin kuzey batı duvarına bakan bir kimse, Endülüs'ün kıblesi üzere bir duruş içerisindedir. Dolayısıyla bir kimse Endülüs'e geri döndüğünde Kabe'nin ana eksenine "paralel" bir yöne bakmış olur. Bu yön Endülüs ve Kuzey Afrika'da popülerdir.
Gibson, Büyük Caminin yönelimi hakkında geçtiğimiz yüzyılda araştırmacılar tarafından yazılmış önemli miktarda saçma bilgi ekliyor. Bir çoğu caminin güneye baktığını düşünüyor. Ben zaten 1978 'de Arapça bir Orta Çağ metni yayınlamıştım, Kurtuba'da kullanılan farklı kıbleler hakkında idi. *9
Bu yılın sonlarında ben, şehirdeki Casa Árabe' de düzenlenecek "Endülüs'te Bilim" konferansında Kurtuba şehrindeki cami hizalamalarına yönelik mevcut tüm verileri sunacağım. Endülüs'ün bütünündeki tüm yönelimler için Alfonso Jiménez, Mònica Rius ve Julio Samsó'nun yazıları elzem derecede önemlidir.

Mağrib (Kuzey Afrika)
Kuzey afrika konusunda Gibson, Mònica Rius ve Michael Bonine'nin eserlerine danışarak kendisini büyük bir utançtan kurtarabilirdi. Bu eserler oradaki yönelimlerle ilgilidir. Sırasıyla Ortaçağ Kuzey Afrika metinlerini ve jeofizik analizini kullanmişlardır.
Tunus'un Kayravan şehrindeki Ukbe ibn Nafi Camii 670 de yapıldı ve 836 da yeniden inşa edildi. Cami 151°ye bakar(Bu Gibson'a göredir fakat Bonine'ye göre 147°) Petra 97° ve Mekke 111° de bulunmaktadır.
Kırmızı çizgi Ka'be yönünü mavi çizgi ise Petra yönünü göstermektedir.

Gibson iddia ediyorki bu cami 4 derecelik sapmayla Petra ve Mekke arasındaki 155 derecedeki çizgiye paralelmiş.(Bir önceki örnekte kullandığı gülünç açıklamayı bu cami içinde yineliyor. )
.
Tunus'un al-Zaytuna isimli camisi 732 de inşa edilmiştir. Gibson'a göre 154 derceye Bonie'ye göre 145 dereceye bakıyor. Petra 100° de ve Mekke 113° dedir.
Yine kırmızı Kabe yönü ve mavi ise Petra yönüdür.

 Ve Gibson tespitini yapar, Petra ve Mekke arasındaki 155° çizgisinden 1° farklıdır. Bu gülünç iddiayı eleştirmeye lüzüm var mı?

Ribat veya Sousse Kalesi (Tunus'ta) 770 yılına tarihlendiriliyor. Küçük bir cami içeriyor. Cami, 183° 'ye bakıyor ve kesinlikle güney yönü hedef alınmış. 


 Yakınındaki Büyük Cami 850 yılından kalmadır. Cami 162° ye (Bonine: 163°) bakar. Petra 98° de ve Mekke 112° dedir. Gibson'ın düşüncesine göre Petra ile Mekke arasında çizilen 155°de bir çizgiye paralel olacak şekilde düzenlenmiş.   :) demek ki bazen 7-8 derece Gibson için önemsiz olabiliyormuş :)



Bonine gördü ki, Tunus'un Kayravan 'daki Büyük Cami,  Sfax, Monistar, Mahdia ve Hammamet(ama Sousse değil) bunların hepsi 145°-147° aralığındadır.
Bahsedilen bu 4 caminin yaklaşık olarak ortasından geçecek şekilde bir 146 derece çizgisi çizdim.


(Bonine)  Şu tespiti yaptı:
Bu şehirlerle ilişkili bir Roma kadastro araştırmasının kanıtı bulunduğunda, bu durumda, Kıble ve İslami şehir yapısının önceden var olan Roma sistemi tarafından belirlendiği görülecektir”.*10   Her zaman bir Nabataean bağlantısı aramak gerekmez. (Yani bu hususta Nabatean bağlantısı aramaya harcanacak zamanın Roma şehir sistemi üzerine harcanması daha makuldür demek istiyor benim anladığım kadarıyla.)

Yeni Bir Dönem Başlıyor.
Irak'ın Samarrada ki Büyük Cami'sinin 847 de inşa edilmesiyle yeni bir döneme girmiş olduk. (tabi konu bağlamında) Bu cami 198° 'ye bakar, Petra 244° de ve Mekke 197° dedir. Bu cami astronomların kıblesine göre düzenlenmiştir. Muhtemelen Habash al-Hâsib tarafından hesaplanmıştır ki 9. yüzyılın en yenilikçi astronomudur. Samarra'nın enlemi için yapmış olduğu tabloları da içeren bazı çalışmalar günümüze kadar ulaşmıştır. Gibson bu caminin Mekke'ye yöneltildiğini kabul ediyor. Ona göre bunun anlamı, Müslümanların gerçek kıble Petra'yı terk ederek yanlış kıble Mekke'ye doğru dua etmeye başlamaları anlamına geliyor.

Kolayca açıklanamayan yönelimler

Yönelimleri halk astronomisinin teknikleriyle açıklanabilen veya İslam öncesi yapıların temelleri açısından açıklanabilen daha fazla erken döneme ait cami örnekleriyle uğraşmayacağım. Yönelimlerinin açıklanması güç olan azıcık örnek yoktur.

Tekrar Suriye, Ürdün, Lübnan
Gibson Hama'daki (Suriye) Büyük camiyi inceler. Cami 637 yılından kalmadır. Cami 194° 'ye bakar , Petra 193° ve Mekke 168° 'dedir. Gibson'a göre Petra'ya bakar.
Bir sonraki 714'ten kalma Anjar Saray Camii'dir (Lübnan). Caminin yönelimi 191°'yedir., Petra 187°, Mekke 164°ve Kudüs 197°. Gibson bu cami hakkında hüküm verir: "Neredeyse doğrudan Petra'ya". Öyle görünüyor, ancak 8. yüzyılın başında kimse Petra'ya ya da başka bir yere doğru -yüksek bir doğruluk oranıyla yönelmeyi- hiç kimse planlayamazdı.
Gerçek güneyden batıya doğru  11 ° 'lik bir sapma, güney yöneliminin amaçlandığını varsaymak için çok fazladır.
Qasr al-Hayr el-Gharbî'deki (Suriye) Cami, 726'dan kalmadır. Bununda baktığı yön 191° dir. Petra 205° 'de ve Mekke 171° 'dedir.

Eastern Qasr'daki(Şark-î Saray'daki) Cami, 728'den kalmadır. Caminin baktığı yön 193°, Petra 214° de ve Mekke 177° dedir. Gibson’ın yanlış yorumu, Anjar için yaptığıyla aynıdır.

 Aynı şey, 743'ten kalma Mushatta'daki (Ürdün) Camii için de geçerlidir. Cami 195° yönüne bakar, Petra 199°, Mekke 161° yönündedir. Gibson için bu Camii Petra'ya işaret ediyor; Benim için ise güneyin batısındaki 10 ° -15 ° sapmaları -sapmalara sebep olan içtihadın örneklerini- açıklamaya devam ediyor. Ama -henüz- tamamiyle bitirmiş değiliz.
Rakka'da (Suriye) bulunan Cami 772'de inşa edilmiştir. Caminin yönü 194°,ve Gibson'ın Petrası 209° ve Mekke 177° yönündedir.

 -Gibson- Sadece 1° lik sapmayla Petra ile Mekke arasına baktığı sonucunu çıkarıyor. Fakat hiç kimsenin bir yapıyı iki uzak hedef "arasına" -bakacak şekilde- hizalamaya çalıştığına dair, bir kanıt yoktur ve bu kesinlikle burada olan şey değildir. Prof. King'in ifade ettiği görüşü görselleştirmeye çalıştım ve yukarıda belirtilen sayılara göre(Yani Gibson'ın sayılarına göre)  camilerin baktığı yönleri göstermeye çalıştım. Bu gösterime bir miktar hata karışacağı da açıktır. 

Yani Prof. King  bu bölgede kullanılan içtihadlar içerisinde, kolayca açıklanamayacak bir içtihadın daha olduğunu ve bu içtihat gereği, bazı camilerin güneyin 10-15 derece batısına yöneltildiğini söylüyor. Bu şekilde ki bir yönelim, yer yer Petra'ya denk gelmiş olmakla birlikte maksadın Petra olmadığını gösteren örneklerde karşımızda duruyor. 

190 ° -195 ° 'lik bu yönelimler o kadar kolay açıklanamaz. Net olan nedir:
a) Bu yönler hesaplanmadı -hesaplanarak bulunmadı-
b) Bu yönler Güneş'in gün dönümlerindeki doğuş ve batışından ya da parlak yıldızların doğuş ve batışından türememiştir.


Ne yazık ki, Suriye'de ki cami yönelimleri hakkında ortaçağ münazaralarına sahip değiliz. Fakat orada kesinlikle tuhaf şeyler oldu. Örneğin Memlük -yönetimi altında- Tripoli (Lübnan) da yaşanan gelişmeler; Halep ve Hama'daki camiler ve camilerin yönelimleri tümüyle kopyalandı. Gerçekten de, orta çağın Tripoli'sinde ki camilerin baktıkları yönler- 165 ° -190 ° aralığındadır. Üstelik astronomların matematiksel kıblesinin 150 derece olduğunu bilmelerine rağmen.
Yukarıdaki paragrafta Tripoli(Trablusşam) 'daki  camiler için söylenen durumu harita üzerinde göstermeye çalışırsak:


Daha sonra, 14. yüzyılın ortalarında Şamlı(Damascus) el-Halîlî'nin hazıladığı, tüm Müslüman dünyası için kıble değerlerini gösteren mükemmel bir tabloya ve Suriye ve Filistin'in yerlileri için -hazırlanmış- daha küçük bir tabloya sahibiz.

Gideon Avni, Necef  Bölgesi'ndeki (Negev Hidhlans) bir düzine basit caminin yerleşimlerinin yönelimlerini araştırdı ve buranın tarihi, en eski Arap genişlemesi olan Güney Filistin'e kadar uzanıyor. *11 
Onun bulgularına göre 10 tanesi 162°-172° aralığına düşüyor. (diğer ikisi ise 158° ve 182° 'ye bakıyor) Yine bir açıklamam yok. 
Burada bahsedilen araştırmanın konu açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Yukarıda bahsini ettiğimiz başka bir makalede yine Gideon Avni'nin çalışmasından bahsedilmiş ve  daha ayrıntılı bilgi verilmiştir. Makalede yazanlara göre :
Gideon Avni incelediği camilerin mihrap eksenlerini dikkate alan titiz bir çalışma yapmış.  inceledeği yerleşim yerleri birbirine yakın olduğundan    Sede Boqer bölgesini  referans alarak cami kıblelerini göstermişler. Bende  benzer bir metodla, bahsedilen bölgedeki cami kıblelerini  göstermeye çalıştım:
Yukarıda turkuaz bölge 162°-172° aralığındaki 10 adet camiyi temsil ediyor. Diğer iki cami için:  yeşil 158° ve mavi 182°

Küreselliğin etkisiyle bir miktar hata karışacağı savunulabilir.  Dahası yakın yerleri tek bir merkezde düşünmekte bir miktar hata payı oluşturacaktır ama Petra'nın hedeflenmediği o kadar açık ki ufak sapmalar düzeltilse bile değişen bir şey olmayacak.  Gideon Avni tamda uygun bir bölge tercih etmiş diyebiliriz, hem  Petra'ya yakın olduğu için hemde incelenen 12 cami hicretin ilk 2 yüzyılından kalma olduğu için  tamda konuya ışık tutacak cinsten bir araştırma olmuş.  
G. Avni'nin makalesi için: G. Avni, "Early Mosques In The Negev Highlands: New Archaeological Evidence On Islamic Penetration Of Southern Palestine", 1994, Bulletin Of The American Schools Of Oriental Research, Volume 294, pp. 83-100.



Çin'den Endülüs'e(İspanya'ya) kadar, Yukarıda bahsi geçen bu erken dönem camilerinin tümü için, bir şey açıktır , Gibson’ın erken camiler Petra'ya bakar iddiası, öyle olmasını istediği için öyle yorumlamaktan ibarettir. ( wishful thinking)
Tüm bu erken camiler için ve daha sonra -yapılan- yüzlerce başka cami için, camilerin yönelimleri araştırılmaya değerdir.

Bütün camiler kıble yönelimlidir ve biz modernler için zorluğu, her bir yer için yönelimleri ölçmek ve kıble bulmak için kullanılmış farklı yolları belirlemektir.

Örneğin Alfonso Jiménez, İber Yarımadası'ndaki tüm camilerin yönelimlerini ölçtü ve Mònica Rius, Endülüs ve Kabil'deki kıble hakkında ki astronomi ve hukuk metinlerini inceleyerek önemli bir katkı yaptılar. *12


Dipnotlar İçin Bu Sayfanın En Alt Kısmına Bakabilirsiniz.

Prof. King'in makalesinin tamamına ulaşmak için:
http://www.muslimheritage.com/article/from-petra-back-to-makka



Petracıların Diğer İddialarına Cevap Veren  Videolar 




Yukarıdaki videoda
 Fil vakası hakkındaki itirazlara verilen cevap için  bakabileceğiniz dakika:             03:00            
Safa ve Merve tepeleri hakkında yapılan itirazlara verilen cevap için:               06:54    
Mekke'de bulunmuş put var mı?                                                                         10:03
El-Beyda Mekkede mi?                                                                                          20:29
700'lü yıllardan daha eski İslami kaynak yok mu?                                              26:03




Dan Gibson'ın argümanlarından birisi de Hendek savaşı hakkındadır. Aşağıdaki video da buna gereken cevap verilmiştir:





Ayrıca  Bütün incelemeyi Mekke üzerinden yürütmek yerine Petra şehrinden elde edilen arkeolojik ve tarihi verilerin de değerlendirilmesi daha kısa bir yoldan kesin bir kanate varılmasını sağlayacaktır. Bu açıdan aşağıdaki videoyu öneriyorum. Eldeki veriler gösteriyor ki Hz. Muhammed'in mücadelesini verdiği tarihlerde Petra şehri bir Hristiyan şehriymiş. Bu, Gibson açısından çok ciddi bir problemdir. Çünkü İslam tarihi ve Kur'an ayetleri Hz. Muhammed'in putperestlerle olan çetin mücadelesini anlatır.  Halbuki İslam Petra da doğmuş olsaydı mücadelenin Hristiyan kitleler karşısında verilmiş olması gerekirdi.  Dahası Petra'da İslam'a dair hiç bir iz olmaması da Gibson için büyük bir problemdir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s) başarıya ulaştıktan ve doğduğu şehri fethettikten  sonra nasıl olur da şehrinde İslamdan hiç bir iz ve eser kalmaz?




Yukarıdaki videoda ele alınan iddialar:
Çarpıtılan bir rivayet (Hz. Bilal'in şiiri ve Mekke'deki otlar)                 04:01
İçinde üzüm geçen bir rivayetin çarpıtılması                                               09:40   
Tufeyl Bin Amr hakkındaki rivayetin çarpıtılması                                  20:00
İbn Zübeyr hakkındaki çarpıtmalar  ve Ebu Kubeys dağı                      34:30
Batlamyus'un (Ptolemy) Haritasında Mekke var mı?                              42:30
Emevi Mezarlarının kıblesi  nereye bakıyor?                                            49:14

İslam Orduları Yazılı Belgeleri yok etti mi?                                              49:50

Ayrıca, Bekke, Şehirlerin Anası, Lut Gölüne yakınlık, Hira Mağarası iddialarına karşılık verilmiş cevaplar için bakınız: https://komplopetra.blogspot.com/adresini vermiş olduğum bu blog Gibson'ın (sözümona) belgeselinde ki başka açıklarından da sizi haberdar edecektir.  Özellikle şu başlığın altındaki içeriği kaçırmayınız: 

               Gibson'dan Ne Alaka Dedirtecek Akla Zarar Delil!


Kendi Argümantasyonum

Bedir Savaşı ile başlayalım:


Dikkat edilirse Medine Mekke'nin Şam'a giden ticaret yolu üzerindedir. Siyere (Peygamberimizin hayatına) bakacak olursanız bunun Mekke'lilere ciddi rahatsızlık vermiş olduğunu görürsünüz.  Hz. Peygamber'in (a.s) Medine'de İslam şehir devletini kurması tamda onların ticaret yolu üzerinde gerçekleşiyordu. Bedir savaşının nasıl çıktığına bakacak olursanız Medine'nin konumunun etkili olduğunu görürsünüz. Mekke'liler, hicret etmiş Müslümanların geride kalan tüm eşyasını satıp parasını yemeye niyet etmişti.  Bunun haberi Medine'ye ulaşınca  Müslümanlar buna engel olmak istedi fakat Mekke'liler de  orduyla Medine üzerine geldiler. Siyerden bedir savaşını okuyun  ve şu soruyu sorun derim: Eğer Petra fikrini savunanlar haklı olsaydı yani Hz. Peygamber ve ashabı Petra'dan Medine'ye göç etmiş olsaydı bu takdirde Petra'da kalan müşriklerin,    Müslümanların mallarını satma girişimi yukarıda değinilen sürece sebep olur muydu? Çünkü müşrikler hiç bir engelle karşılaşmadan Petra'dan çıkıp  doğrudan  Şam'a gidebilirlerdi.  (Medine oldukça güneyde kalıyor arada değil)
Ayrıca Bedir bölgesinin ve Bedir şehitliğinin Mekke ile Medine arasında olduğuna dikkat ediniz:

Siyerde yazanlardan  biliyoruz ki  Hz. peygamber düşman ordusunu şehir dışında karşıladı ve stratejik bir kararla düşman ordusu gelmeden önce Bedir Kuyuları'na ulaştı. Arabistan şartlarında kuyuların her iki ordu içinde önemli olacağını tahmin edersiniz. Şimdi şu soruyu sormanızı tavsiye ederim: Eğer İslamiyet Petra'da doğmuşsa ve müşrikler Petra'dan(yani kuzeyden)  Medine üzerine geliyorsa nasıl olur da  Bedir savaşı Medine'nin güneyinde gerçekleşir?  


Bazı ayetlere bakalım:

Bakara Suresi 144. ayetin meali:
Diyanet İşleri Başkanlığı:   "Biz senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. İşte şimdi kesin olarak seni memnun olacağın kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir; nerede olursanız olun yüzünüzü o yöne çevirin. Kuşku yok ki kendilerine kitap verilenler onun rablerinden gelmiş bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir."

Açıktır ki mealini vermiş olduğumuz ayet kıble değişikliği ile ilgilidir. 
Diyanetin bu ayetle ilgili tefsir  sayfasında  (https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Bakara-suresi/151/144-ayet-tefsiri)  belirtildiğine göre bu ayetten önce  Müslümanlar  Kudüs'e doğru namaz kılıyorlarmış. Yani Diyanet'e göre Müslümanlar ayet indik sonra Kudüs'ten tarafından Mekke tarafına dönmüşler.  Petracıların mantığı ile bakacak olursak o zamanlar Mescid-i Haram Petra'da olmalıydı. Peki şimdi şu soruyu kendimize soralım:  Medine'deki Müslümanların Kudüs'ten yüzlerini Petra'ya çevirmeleri size ne kadar mantıklı geliyor? Bu ayet Kudüs yönünden  Petra tarafına  doğru  dönmek için inmiş olabilir mi? Eğer yukarıdaki yazıyı eksiksiz okumuşsanız,  o zamanın imkanlarıyla böyle bir şeyin ayrımını yapmalarını beklemek, pek yerinde bir beklenti değildir. Lütfen aşağıdaki haritayı inceleyiniz.
 Eğer Diyanet'in kaynaklara dayanarak  söylediği görüş (Kudüs tarafından  Mekke tarafına dönmek)   doğru kabul edilirse herhangi bir sorun kalmıyor çünkü birbirinden oldukça farklı iki yön arasında değişiklik yapılmış oluyor. 



Öyle sanıyorum ki Kâbe'nin ismi de 2. derce bir kanıt olarak görülebilir.   Yukarıda bahsi edilmiş olan  makalede  şu bilgi veriliyor:
"The word Kʿabah in Arabic means “cube” and the only Kʿabah is that found in Makkah."
"Kâbe kelimesi Arapça da "küp" anlamındadır ve tek kâbe Mekke'de bulunmuştur."
Benim araştırdığım kadarıyla bu  kelime isim olarak kullanıldığında "topuk" anlamında kullanılırken fiil olarak kullanımında "bir şeyi küpleştirme" anlamını veriyor. Arapça bir metinde kıblemiz olan Kâbe kastedileceği zaman başına "El" takısı alarak kullanılıyor. Yani Mabedimizin isminin şekliyle bir alakası varmış gibi görünüyor. Peki Kur'an da Ka'be  kelimesi geçer mi?

Maide Suresi, 95. ayet: "Ey iman edenler, siz ihramlıyken avı öldürmeyin.
 Sizden kim onu kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse, cezası, hayvandan
 öldürdüğünün bir benzeridir. Buna da, Ka'be'ye ulaşmış bir kurbanlık olarak
 içinizden adalet sahibi iki kişi hükmedecektir. Veya yoksulları doyurmak
 veya onun dengi oruç tutmak olan bir kefaret vardır. Böylelikle işlediğinin
 vebalini tatmış olsun. Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa,
 Allah ondan öç alacaktır. 
Allah üstün ve güçlü olandır, öç sahibidir."
Ayetin Arapçası: 
 Petra'da  şehrin hem Pagan olduğu dönemden kalan mabedler  hemde Sonrasında Hristiyanlığın hakim olduğu dönemde sıfırdan yapılmış Mabedler mevcuttur. Fakat "küp" ifadesiyle Kâbe kadar ilişkilendirilebilecek bir mabed Petra da bulunamıyorsa, bence buda 2. derece bir kanıt olarak görülebilir. 




 Petracıların kullanmaya çalıştığı bir argüman Mekke'nin çorak bir bölgede olması ile ilgilidir. Onlara göre asıl Kabe ve İslamın doğduğu yer o  çorak bölge olamazmış. Halbuki ayet Petracıları yalanlıyor.
Ka'be'nin ekin bitmez  bir yerde olduğuna dair ayet:
İbrahim Suresi 37. Ayetin Diyanet işleri Meali:

“Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”




Bir başka ayette Allah'ın evinin yerine dikkat çekilir:   Al-i İmran 96:
 Elmalılı Hamdi Yazır: Doğrusu insanlar için vaz'olunan ilk ma'bed, elbette Mekkedeki o çok mübarek ve bütün âlemîne hidayet olan Beyttir.
Ayetin arapçası :
Bu ayette Mekke yerine Bekke dendiği için Petracılar itiraz ediyor.  Peki ayette niçin Mekke kelimesi beklenen yerde  Bekke kelimesi kullanılmış?   Bu konuda  dikkat çekici bir yorum gramer üzerinden yapılmaktadır. Bu yorumu aşağıdaki videodan dinleyebilir ve izleyebilirsiniz:
Bu yorum aslında Nouman Ali Khan'a aittir. Araştırmak isteyenler için söylemiş olayım.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinin Mekke maddesinde şu bilgiler verilmektedir:

"Mekke’ye Kâbe’yi barındırması ve kutsal bir belde sayılması sebebiyle pek çok ad verilmiştir. Mekke’nin yanında (el-Feth 48/24) Bekke (Âl-i İmrân 3/96) ve yeryüzündeki bütün yerleşim birimlerinin merkezi ve müslümanların kıblesi kabul edilmesinden dolayı “ümmülkurâ” (el-En‘âm 6/92; eş-Şûrâ 42/7) adları da Kur’an’da şehrin diğer isimleri olarak yer alır. Yine bazı âyetlerde Mekke için “karye” (en-Nahl 16/112), “meâd” (el-Kasas 28/85), “el-beledü’l-emîn” (et-Tîn 95/3) ve “el-beled” (el-Beled 90/1) gibi adlar da kullanılmıştır. Kur’an’da hem Mekke hem Bekke adlarının yer almasından dolayı ismin ilk harfinin hangisi olduğu ve kapsadığı alanlar tartışılmış, Bekke’nin Kâbe’ye veya çevresine ya da şehrin bir bölümüne, Mekke’nin ise Mekke Haremi’nin tamamına karşılık geldiği ileri sürülmüştür; ancak Araplar’ın telaffuz yakınlığı sebebiyle mim harfini “be”ye dönüştürerek kullanmalarından dolayı Bekke’nin şehrin diğer adı olduğuna hükmedilmiştir (Küçükaşcı, s. 17-18). "

Yine aynı makalede şunlarda söyleniyor:
"Mekke adının geçtiği bilinen en eski belge Batlamyus’un II. yüzyıla ait Coğrafya adlı eseridir. Burada Mekke, Asya’nın altıncı haritasında Macoraba şeklinde anılır. Fakat bu tarihten çok daha önce Mekke’nin diğer bir ismi olan Bekke’nin Ahd-i Atîk’te yer aldığı (Mezmurlar, 84/6) ve bunun çeviriler sırasında tahrif edildiği ileri sürülmektedir (Şiblî Nu‘mânî, I, 113-115)." 

Peki, Dan Gibson, Bekke ifadesinden ne anlıyor? Güya Bekaa vadisi ile ilgiliymiş. Burada en azından  iki temel sorun var. İlk olarak Bekaa vadisi Roma zamanlarında tarım yapılan bir yer idi. Bu gün bile Lübanan'ın en önemli tarımsal alanıdır. (kaynak: https://ipfs.io/ipfs/Qme2sLfe9ZMdiuWsEtajWMDzx6B7VbjzpSC2VWhtB6GoB1/wiki/Bekaa_Vadisi.html)    Halbuki İbrahim suresi 37. ayete göre Hz. İsmail ve annesi ekin bitmez bir yere bırakılmış olmalıydı ve Allah'ın Beyt'i (Evi) de orda olmalıydı.  
İkinci sorun ise  Bekaa vadisinin yeri ile ilgili. Lütfen aşağıdaki görseli inceleyiniz.




Bekaa vadisi sizce de Petra'ya biraz uzak değil mi? Ayrıca görüldüğü üzere tarıma elverişli bir alan. Bekaa vadisi "Bekke" ifadesi için hiçte iyi bir açıklama olmadığına göre takip edilecek makul yol   Bekke ile Mekke kelimleri arasındaki yakınlığa ve Kur'an'ın her ikisinide kullanmış olmasına dikkat etmektir.  Fetih Suresinde Mekke kelimesi açıkça geçer. 

 Fetih suresinin 24. Ayeti Gibson'ı açıkça haksız çıkarmaktadır:






Diyanet Vakfı  Meali: 
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir. ﴾24﴿


Ayetin farklı  meallerini kontrol ederseniz ayetteki ifadeyi bazıları  Mekke'nin göbeğinde anlarken bazıları yakınında şeklinde anlamışlar. "Batnı Mekke"  ifadesindeki "Batn" kelimesinin sözlük anlamlarına baktığımda  "Batnı Mekke" ifadesinden   "Mekke içinde" anlamının çıkarılabileceğini görüyorum.  içinde olmak tam merkezinde olmayı gerektirmez.  O günkü Mekke şehri sınırları içinde olmak anlamı taşıyabilir. Diyanet Vakfı da meal için bu anlamı tercih etmiş. 

 Diyanet'in tefsirine bakıldığında Fetih suresinin geneli için iki farklı görüş olduğu izah edilmektedir.  Şöyle deniyor  : "Sûreye adını veren fethin Hudeybiye Antlaşması mı yoksa Mekke’nin fethi mi olduğu konusunda farklı değerlendirmeler vardır. Fetih kelimesinin “savaş yoluyla bir toprağı ele geçirmek” mânasında kullanıldığını dikkate alan tefsirciler burada, Mekke’nin fethinden söz edildiğini ileri sürmüşlerdir. Sağlam rivayetler yanında (Buhârî, “Tefsîr”, 48/1) bu sûrede geçen ve yeri geldikçe açıklanacak olan işaretlere dayanan tefsirciler ise haklı olarak burada Hudeybiye sulhunun anlatıldığı kanaatine varmışlardır. Bunlara göre fetih kelimesi, bir çözüm getirdiği ve tıkanıklığı açtığı için sulh için de kullanılabilir." 
devamını okumak için: https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Fetih-suresi/4584/1-7-ayet-tefsiri
Eğer Hudeybiye Anlaşması hakkında bilgi sahibi iseniz şu soruyu kendinize sormanızı öneririm:

Eğer Allah Rasulü (s.a.v)  Petra şehrinde doğmuş ve oradan Medine'ye hicret etmiş ise   neden    Umre  yapmak için ashabıyla beraber  Mekke'ye geliyor ve sonrasında gerilim Mekke etrafında oluyor ve nihayetinde   Mekke'nin göbeğinde veya yakında barış sağlanmış oluyor? 


Eğer Hudeybiye Anlaşması hakkında bilgi sahibi değilseniz aşağıdaki turkuaz kısmı okuduktan sonra devam etmenizi tavsiye ederim. Devamında Kabe'nin Mekke'de olduğunun daha açık delillerini görmüş olacaksınız. 

Hudeybiye anlaşmasının hikayesini kısaca özetlersek,  Hz. peygamber'in (a.s) gördüğü rüya üzerine Umre yapmak için Müslümanlar Mekke'ye doğru yola çıkarlar. Beraberlerinde Kurban etmek üzere getirdikleri hayvanlarda vardır. Düşman elinde olan Ka'be'yi ziyaret edip umre yapmak çok tehlikeli görünmesine rağmen Hz. Peygamberin ve Ashabının imanının tam olması sebebiyle Allah'a güven ve teslimiyet içinde Mekke'ye giderler. Niyetleri kan dökmek olmadığı için ciddi bir savaş hazırlığı yapmamışlardır ancak bir tedbir kullanırlar.  Mekke'ye normal yoldan değil kayalık ve zorlu bir yoldan gizlice giriş yaparlar.  Daha doğrusu Mekke sınırları içine girerler.  Arap toplumunun geleneklerine göre umre için Mekke'ye giriş yapmış insanların katledilmesi büyük bir utanç sebebi ve çok kötü bir fiildir. Müşrikler Mümin topluluğunu aniden Mekke sınırları içinde bulunca şaşkına dönerler.  Hz. Peygamberin etrafında hayatını düşünmeyen oldukça cesur bir mümin topluluğu olmasının yanında onlara saldırmaları halinde diğer Arap kabilelerine karşı rezil olacaklardı. Çünkü gelenek saldırmayı değil Ka'be'yi ziyaret için belli bir yakınlığa gelmiş olanları korumayı gerektiriyordu.  Bu zorlu durum şöyle neticelendi. Müşrikler ile Müminler arasında yapılan görüşmeler sonrasında  bir anlaşma yapıldı.  Hudeybiye anlaşması olarak tarihe geçen bu anlaşmaya göre Müslümanlar ile Müşrikler arasında artık belli bir süre için saldırmazlık hali olacaktı.  Yani Müslümanlar Medine'den dışarı çıkıp diğer kabileleri tebliğ ederken Mekke'nin saldırılarına maruz kalmıyacakları  anlamına geliyordu. Ya da Mekke'nin müttrefiki olan  kabilelerin saldırılarına maruz kalmıyacaklardı.  Yani Tebliğ serbest bırakılmıştı ancak bunun bir bedeli vardı ve Müslümanlar Ka'be'yi tavaf edemeden bulundukları yerde kurbanlarını kesip  geri dönmek zorunda kalmışlardı.  Anlaşmanın en ağır maddelerinden birisi ise şunu gerektirmektedir: Eğer Müşriklerin şehri olan  Mekke'den birisi Medine'ye sığınacak olursa geri teslim edilecektir ancak tersi olurda Müslümanlardan birisi müşriklere sığınırsa geri teslim edilmeyecektir.  Bu anlaşmanın böylesi bir madde içermesi ve Müslümanların  tavaf yapamadan dönmesi Peygamberin Ashabı arasında kısa süreli bir şok etkisi yapmıştı.  Diyanet'in Tefsir sayfasında ilgili açıklamalar bulabilirsiniz ama dahada geniş açıklamalar için Nouman Ali Khan 'ın şu videosunu izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=u6oDYxOIPZw



Hudeybiye anlaşmasında tam bir eşitlik olmamasına rağmen tebliğin serbest kalması sayesinde kısa süre içerisinde Müslümanlar çok güçlenmiş ve aradan geçen kısa bir  zamandan sonra anlaşmanın  ihlalinden ötürü Müslümanlar   büyük bir üstünlükle Mekke'yi kuşatıp fethetmiştir. 


Yukarıda verdiğimiz 24. ayet için Diyanetin   tefsir sayfasında da  doğrudan Hudeybiye görüşü izah edilmektedir ve şu bilgi verilmektedir: Hudeybiye Mekke’ye 17 kilometredir, –günümüzde de Mekke’de oturanların umre için mîkat yeri olan– Ten‘îm ise 8 kilometredir. Mekke şehir sınırının yakınlarında, Ten‘îm ve Hudeybiye’de, yani Mekke’nin neredeyse içinde veya –bir başka açıklamaya göre Hudeybiye aşağıda, vadide olduğu için– Mekke’nin aşağısında birkaç defa düşmanın özel harekat ve baskın güçleri yakalanmış, fakat barışı olumsuz etkilememesi için serbest bırakılmışlardır. "



Fetih suresinin 24. ayetinin hemen sonraki ayetle birlikte düşünülmesi gerekir. Diyanet Vakfı mealinden:
O sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, Mekke'nin içinde onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah, yaptıklarınızı görendir. ﴾24﴿

Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer (Mekke'de) kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı (Allah savaşı önlemezdi). Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık. ﴾25﴿




Dilerseniz Diyanetin online tefsirinden 25. ayete kadar olan ayetleri teker teker tefsirleriyle birlikte okuyun.  Yalnızca 24 ve 25. ayetler  bile İslam tarihinde anlatılanlar ile Diyanet'in ayetler arasında  kurduğu bağlantının yerinde olduğunu gösterir.  Dahası 24 ile 25. ayetin birlikte değerlendirilmesinden  Mescid-i Haram'ın Mekke'de olduğu sonucu çıkar.  




Kabe'nin yerini gösteren başka bir ayette şudur:
Bakara 158:
Elmalılı Hamdi Yazır: Hakikat, Safa ile Merve Allah'ın şeâirlerindendir onun için her kim hac veya umre niyyetiyle Beyti ziyaret ederse tavafı bunlarla yapmasında ona bir günah yoktur Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse şüphesiz Allah ecrile meşhur kılar âlimdir.
Ayetin Arapçası:



Yani Safa ile Merve hangi şehirde ise Kabe'de orada demektir.
Tabi buna itiraz olarak Mekke'deki Safa ve Merve denen tepelerin küçük olmasını ve  Petra şehrinde daha büyük tepelerin olması sebebiyle Safa Merve'nin burada olması gerektiğini!? dile getiriyorlar.   Yukarıda videolar bölümünde buna cevap verilmişti.




İncelenmesi gereken bir hususta  Kureyş kabilesi hakkındadır. Malumunuz Kureyş, Hz. Peygamberin (a.s) kabilesidir ve tabi ki Ka'be' nin hizmetlerini yürüten kabiledir.   Yani Kureyş'in yerini bilmek Kabe'nin şehrini de bilmeye yol açar.  Kureyş suresi diyanet meali:



Bildiğimiz kadarıyla Medine güzel hurmalıkları olan bir yer olmasına karşılık Mekke daha çorak bir yerdi ve insanların geçimi büyük ölçüde ticaretten ve  inanç turizminden kaynaklanıyordu. Ayette hem yaz hem kış seyahatlerinin kolaylaştırıldığından bahsediyor.    Mekke Arabistan'ın ortalarında bir yer olduğu için kışları güneydeki Yemen'e ticarete giderken yazlarıda kuzey'e (Şam tarafına) gitmeleri bana makul geliyor.   Mekke şehri Arabistan'ın ortalarında bir yerde  olmasından ötürü bu gayet normal. Peki,   Petra'nın konumuna bakılırsa aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?


Bir çok mesele hakkında, bir çok farklı fikir ortaya atan, onlarca mezhep olmasına rağmen , İslam dünyasında Kabe'nin yeri konusunda farklı bir iddiası olan tek bir mezhep var mı? Eğer Hz. Peygamber'den sonra birileri Ka'be'nin yerini değiştirmiş olsaydı Ka'be hakkında farklı fikirler ileri süren mezhepler oluşmaz mıydı?  Daha Peygamberin hayatta bulunduğu  sırada İslam, Arabistan geneline yayılmış olduğu halde ve sonrasında kısa sürede (Peygamberin yetiştirdiği) sahabeler  uzak yerlere yayıldığı halde bir halife, bir delilik yapıp Ka'be'yi değiştirmeye kalkmış olsaydı Kabe'yi savunan bir takım mezhepler olmaz mıydı?  Düşünün ki insanlar her gün beş defa Kabe'ye yöneliyor. Yani unutulması mümkün değil.  Biri çıkıp değiştirse hem Arabistan çöllerindeki devlet otoritesinin tam işlemediği bedeviler, hem Arabistan sınırları dışına çıkmış ilk nesil  sahabelerin tebliği ile iman etmiş  ta Mısır'dan İran'a uzanan geniş bir coğrafyadaki onca Müslüman hiç bir reaksiyon göstermeden ve yeni mezhepler, akımlar teşekkül etmeden öylece yeni Ka'be'yi kabul ederler miydi?  Daha da tuhafı Gibson Ka'be'nin yerinin değiştirilmesi iddiasına gerekçe olarak İbn Zübeyr'in mücadelesini gösteriyor. Yukarıda videolar bölümünde Gibson'ın İbn Zübeyr hakkındaki  rivayetleri çarpıtarak senaryosuna  kanıt sunmaya çalıştığı  izah edilmişti. Yani hiç bir tarihi metinde  doğrudan doğruya  Gibson'ın senaryosunu bulamazsınız.  Yinede bir an için Gibson'ın dediklerini olmuş varsayarak düşünelim: Emevilere muhalefet eden ve Petra'da ikamet eden nüfuzlu  bir kimse sözüm ona Petra'daki gerçek Ka'be'yi yıkıp Hacerül Esved'i alıp Mekke'ye taşıyacak ve sonrasında Emeviler nedense  (İktidar ve güç sahibi oldukları halde)  durumu kabul edip camilerini Mekke'ye doğru inşa edecekler öyle mi? Yukarıda deyinmiş olmama rağmen yeri geldiği için tekrar edelim:
Bakara Suresi 149. ayetin meali şöyledir:
Diyanet İşleri: (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, (namazda) Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir.

Dikkat edilirse ayette istenen Mescid-i Haram'a doğru yönelinmesidir. Hacerül esved'e yönelmek düşüncesi Kur'an'dan değil  Gibson'ın kendi hayal dünyasından geliyor. Hatta Herhangi bir Kur'an ayetinde Hacerül Esved'in ismi geçmemektedir.  Şu halde eğer Gibson'ın dediği gibi gerçek Kabe petra'da olsaydı ve birisi onu yıkıp  Hacerül Esved'i kaçırsaydı, Emeviler'in ayeti göstererek Kabe'yi yeniden orjinal yerinde inşa etmeleri ve camilerini yine Petra'ya doğru inşa etmeleri gerecekti. Böyle bir durumda zaten Kabe'yi yıkıp Hacerül esved'i kaçıran Müslümanların gözünden düşecek ve   Emeviler'in galibiyeti mutlak hale gelecekti.  Sonrasında Abbasiler de Petra'ya doğru namaz kılmaya devam edecekti. Peki Hacerül Esved ne olacaktı derseniz. Bu senaryoya göre  düşünürsek, er yada geç eski yerine getirilmesi  beklenir çünkü namaz ibadetinin yönünü ya da hac ibadetinin mevkisini değiştirmek için bahsedilen taşın yerinin değiştirilmesi kâfi değildir.   Her mezhepten insan bu taşın eski yerine dönmesini isteyecektir. Hacerül Esved,  Namazın ya da Hacc'ın bir  farzı olmamasına rağmen bu taşın sünnet içerisinde bir yeri vardır ve hakkındaki rivayete bakılırsa Hz. Adem zamanından bizlere kalmış manevi değeri ve hatırası olan bir şeydir. Bu gün Emevilerin  kimlerle mücadele halinde olduğu ve onların tutumlarının hangi mezhepsel ayrılıklara sebep olduğu biliniyor. Çok daha küçük meseleler kayıt altına alınırken Ka'be'nin yeri değişecek ve hiç kimse hiçbir kayıt tutmayacak öyle mi? Hadi Müslümanları geçtim Hz. peygamber'in zamanından beri İslam'ı eleştirme gayreti içinde olan Hristiyan ve Yahudi alimlerinden hiçbiri nasıl olurda konu hakkında bir kayıt tutmaz?  Bu konuda Gibson'ı destekleyen tek bir İslam mezhebi bile gösterilemiyorsa ve dahası Hristiyan ve Yahudi alimlerinin de bu konuda tarihe düştüğü hiçbir not yoksa bu ne anlama gelir? 


Gibson'ın Geri Kalan Tüm Diğer İddiaları İçin
Çoğu insan için buraya kadar yazılanların yeterli olacağını düşünüyorum. Yinede detaycı kimseler daha fazlasını isteyecektir. Bu yazıyı dahada  uzatmak yerine Petra iddiaları hakkında müstakil bir blog hazırlamanın daha uygun olacağını düşünüyorum. İnşaAllah yakında ben ve yardımını istediğim arkadaşlarım konu hakkında bir blog hazırlayacağız ve burada ele alınmamış olan iddialarda orada cevabını bulacaktır. Ayrı ayrı ele alınması gereken iddialar için ayrı ayrı sayfalar hazırlamanın yerinde olacağını düşünüyorum. Böylelikle okuyucu doğrudan kafasındaki soruya hitap eden başlığa tıklayarak daha hızlı ve rahat şekilde aradığı cevapları bulabilecektir.  Blogun hazırlanması ne kadar sürer bilmiyorum. İnşaAllah Blog belli bir aşamaya geldiğinde  aşağıda linkini paylaşacağım:
GÜNCELLEME:  Henüz tam hazır olmasa da Petra'ya özel blogumuz:      https://komplopetra.blogspot.com/ 

Dipnotlar:

[1]           This mistake has been circulated recently in publications by various established Western historians of Islamic architecture.
[2]           Hawkins & King, “The astronomical orientation of the Kaaba”, Journal for the history of astronomy 13 (1982): 102-109, repr. in King, Astronomy in the service of Islam, Variorum, 1993, XII.
[3]           It was Jan Hogendijk who was able to verify my hypothesis that the mathematical theory underlying the cartographic grids on the three 17th-century Makka-centred world-maps from Isfahan, too sophisticated for that milieu and certainly not of European inspiration, went back several centuries. He found the underlying theory in 10th- and 11th-century works on conic sections from Baghdad and Isfahan. See his “Het mysterie van de Mekkawijzers van Isfahan”, Nieuwe Wiskrant 22:2 (2002: 4-11, available at www.fisme.science.uu.nl/wiskrant/artikelen/222/222december_hogendijk.pdf.
[4]           King, “Astronomical alignments in medieval Islamic religious architecture”, Annals of the New York Academy of Sciences 385 (1982): 303-312, repr. in idemAstronomy in the service of Islam, Aldershot & Burlington VT: Variorum, 1993, XIII, and “The orientation of medieval Islamic religious architecture and cities”, Journal for the history of astronomy 26 (1995): 253-274, with a new version in idemIn In Synchrony with the Heavens, 2 vols., Leiden: Brill, 2004, vol. 1, VIIa: 741-771.
[5]           In Journal of the Royal Asiatic Society, 1978, p. 78.
[7]           Kiing, “Architecture and astronomy: The ventilators of medieval Cairo and their secrets”, Journal of the American Oriental Society 104 (1984): 97-133, updated in idemIn Synchrony with the Heavens, Leiden: Brill, vol. 1, VIIb: 773-823.
[8]           King, “Al-Bazdawî on the qibla in early Islamic Transoxania”, Journal for the History of Arabic Science 7 (1983/1986), pp. 3-38, repr. in idemIslamic Astronomy and Geography, Aldershot & Burlington VT: Ashgate - Variorum, 2012, IX.
[9]           See already King, “Medieval values of the qibla in Cordoba”, an appendix to idem, “Three sundials from medieval Andalusia”, Journal for the His­tory of Arabic Science 2 (1978), pp. 358-392, repr. in idemIslamic astronomical instruments, London: Variorum, 1987/ 1995, XV.
[10]          Michael E. Bonine, “Romans, astronomy and the qibla: urban form and orientation of Islamic cities of Tunisia”, in J. C. Holbrook, R. T. Medupe and J. O. Urama, eds., African Cultural Astronomy – Current Archaeoastronomy and Ethnoastronomy Research in Africa, Berlin: Springer, 2008, pp. 145-178, esp. p. 176.
[11]          Gideon Avni,“Early Mosques in the Negev Highlands: New Archaeological Evidence on Islamic Penetration of Southern Palestine”, Bulletin of the American Schools of Oriental Research 294 (1994): 83-100, esp. p. 95.
[12]          Alfonso Jiménez, “La qibla extraviada”, Cuadernos de Madînat al-Zahrâ' 3 (1991): 189-209, and Mònica Rius, La Alquibla en al-Andalus y al-Magrib al-Aqsà, Barcelona: Institut “Millás Valli­crosa” de Història de la Ciència Àrab, 2000.



16 yorum:

  1. tanışalım kardeş?
    Muhammedehad@gmail.com
    www.islamicevaplar.com

    YanıtlaSil
  2. Maşallah. Güzel bir çalışma olmuş. Göbeklitepe hakkında bir çalişmanız varmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Göbekli tepe hakkında biraz araştırma yapmıştım ama ileride daha fazla araştırdıktan hakkında bir yazı hazırlama niyetindeyim. Şimdilik önümde başka konular var. İnşaAllah ileride güzel bir yazı nasip olur yahut benim yazmama gerek bırakmayacak bir yazı hazırlandığını görmek isterim.

      Sil
  3. Kardeşim merhaba çok güzel bir çalışma olmuş ellerine sağlık Allah razı olsun. Bir soru da ben sorabilir miyim hacerül esvedin wabar kraterinden olduğu ile ilgili bir iddia vardı bu konuda bir bilgin araştırman var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Cümleten Allah razı olsun. söylediğiniz iddiayı ilk defa sizden öğrenmiş oldum. İleride araştırma yapabilirm ama şuan önümde başka konular var.

      Sil
  4. Merhaba, Gibsonun belgeselinde sadece kıble yönü ile ilgili iddiası yoktu diğer iddialarla ilgili de bir cevap var mı ? Kabe petra da belgeseline yanıt iddialarının hepsinde sadece kıble yönü konuşuluyor peki diğer iddialardan neden hiç bahsedilmiyor ?

    YanıtlaSil
  5. Dan Gibson belgeselinde konu ile ilgili birçok iddia olmasına rağmen neden sadece kıble yönü kısmı ile ilgili cevap veriliyor bunu anlamıyorum misal belgeselde MS. 800 yıl önce mekke ile ilgili hiçbir arkeolojik kaydın olmadığını , mecca adının Kuranı kerimde sadece 1 kez geçtiğini , Hz.Muhammedin büyükbabasının nebati tüccarı olması , mekkedeki büyük binaların yapımı sırasında mekkenin altından hiçbir arkeolojik kalıntının çıkmamış olması, mekkede tarım yapıldığı iddia edilir ama topraklar buna müsait değildir , mekke islamiyet öncesi hiçbir haritada yer almaz , Muhammedin dedesinin islamiyet öncesi umre ziyareti yapması vs belgeseli izleyen kişilerin görebileceği birçok husustan bahsediliyor ama petra iddialarına yanıt videolarının hepsi sadece kıble yönü ile ilgili açıklama yapıyor neden diğer hususlardan hiç bahsedilmiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece yukarıdaki yazının 3. ve 4. kısımlarında bile bir çok gibson iddiasına cevap verilmiştir. Yukarıdaki yazıda bahsedilmeyen iddiaların cevaplarına erişmek için ise yukarıda linki verildiği üzere https://komplopetra.blogspot.com/ adresine başvurabilirsiniz. Gibson'ın teker teker her bir iddiasında nasılda çarpıtma yaptığını görmeniz gerek. Gibson'ın çalışması aslında bir tarih tezinin nasıl olmaması gerektiği konusunda çok güzel bir örnek olarak üniversite hocalarınca öğrencilerine gösterilmelidir. "Halkın ilk bakışta sezemiyeceği sahtekarlık nasıl yapılır" gerçekten bunu bize göstermiş dan gibson.

      Sil
  6. Sen bence kendin sahtekârlık yapiyorsun.Bütün yazdığın makaleleri okudum konuyla ilgili tamamiz zirvalik.Siz kendi kendinize uydurma bi cevap veriyorsunuz saniyorsunuzki bu böyledir.Bakın kuranda yuzünuzu mescidi harama donun diyor.yuvarlak dunyada bir insan nasil yuzunu kabeye donebilir.Amerikada yaşayan biri neye göre yüzunü kabeye dönecek?
    Yani her bir şeye bir cevap veriyorsunuzda bu kıble denen olayin başli başina celiskili sacma olduğuna mantikli bir cevabiniz yok.Çünķü yuvarlak dünyada kible diye bir dogrusal mesafe olamaz, uzay boşluğuna bakmış olursun.tabi muhammed zamaninda dünyanin düz olduğu düsünülurse bu kible olayi mantikli ama bu zamanda değil.
    Ikide bir Dan Gibson ın iddası deyip duruyorsun.Burada bir iddia yok.Bir deney gözlem test var.Adam gitmiş yerinde incelemiş araştirmiş yillarca ve bu konuyla ilgili başka kanitlarıda var.Bakin iddia demiyorum "kanıt" diyorum.Çünku kendisi bizzat gidip yerinde gözlem yaparak ayet ve hadislerle birlikte hareket ederek bir çalişma yapiyor.Siz onun yöntemlerini eleştirerek kendi capinizda cevap vermeye çalışıyorsunuz ama nafile.Dan gibson un belgeselde gösterdiği camiilerin hepsi gayet acik ve net bir sekilde petraya bakiyor.Bir yanlislik, bir yanlis hesap falan yok gayet açık.Yani o kadar camiinin petraya bakmasi ve abbasilerin arap yarim adasina hükmetmeye başladıktan sonra camiilerin bir anda mekkedeki kabeye bakmiş olmasi tesadüf gibi durmuyor hatta abbasi ve emevi cekismeleri doneminde yapilan camiilerin ne mekke ne de petraya bakmayip baska bir koordinata göre kible etmis olmasi bile bir tesadüf değildir.Sizin bu aciz çırpinişlariniz sadece gülünc duruma düsüyor sizi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1.Yukarıdaki yazı Prof. David A. King'in makalesi temelinde ama diğer kaynaklarla zenginleştirilerek hazırlandı ve kendi görüşlerimle kaynaklardan gelen bilgileri özellikle biribirne karışmayacak şekilde sundum. Eğer gerçekten okumuşsanız diğer makaleleriminde bu şekilde olduğunu bilirsiniz. Şu halde bir sahtekarlık isnadı yapmanız yersiz ve boştur.

      2. küre bir dünyada kıble nasıl olacak sorusuna gelelim: öncelikle teşekkür ederim yazıdaki eksikliği fark ettirmiş oldunuz. sayenizde düzeltme fırsatı bulmuş oldum. ilgili ayetin kelimelerine dikkatle baktığımızda mesele açıklık kazanmış oluyor.
      Bakara 149. ayette : "Vemin hayśu ḣaracte fevelli vecheke ŞETRA-LMESCİDİ-LHARAM(i)..."
      ifadeyi daha iyi incelemek için bknz: http://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=2&ayet=149
      dikkat edin "yüzünü Mescidi harama' a çevir" demiyor, "şatra-lMescidi-lHram" a çevirmek emrediliyor. Yani Mescid-i Haram tarafın/yönüne yüzünü çevir deniyor. Ayette "her nereden yola çıkarsan" olarak çevrilen kısımdan anlaşılacağı üzere uzaktada olsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına/yönüne çevir diye emredilmiş oluyor. Yani imkansız olan emredilmemiş. Yeryüzü dümdüz olsaydı bile Mescid-i harm-ı tutturmak imkansıza yakın olacaktı. Halbuki bir yön(mescid-i haram yönü) emredilmiş oluyor. eğer yukarıdaki yazıyı okumuşsanız orada bahsi geçen hadiste deniyodu ki: "Doğu ile batı arası kıbledir. " yani kocaman bir yönden bahsidiyor bu hadis. diğer bir hadis rivayetinde ise: "Doğu ile Batı arasındaki herhangi bir yer", birisi Beyt'e (Ka'be'ye) doğru ilerlediği sürece kıble olarak alınır ". deniyordu. Hz. Peygamberin sağlığında arap kabilelerinin kervanlarının suriye ile yemen araında gidip geldikleri düşünülürse niye böyle bir tarif sunulduğu anlaşılır. yukarıda adı verilen alim, Kabenin doğusuna yada batısına düşen topraklarda yaşayan müslümanlar içinde kıblenin kuzey ile güney arasında olduğu yorumunu yapmıştı. Yani ayet ve hadisler ve İslam alimlerinin anlayışlarına bakıldığında bir nokta değil bir yön yani geniş bir yelpaze şeklinde anlıyorlar emrin yerine getirilişini. ben size kars ilimiz rusya tarafında dersem uzaydaki küre dünyada yn kavramı yokturmu dersiniz bana. İngilizler zamanında bizim yaşadığımız bu coğrafyaya orta doğu ve japonların olduğu tarafada uzak doğu derlerken dünyanın düz olduğunumu düşünüyorlardı? Şimdi ben Kabe'ye gitmek istesem kullanacağım en kısa yol; ister yayan olsu, ister arabayla ister uçakla olsun hep aynı yönü kullanmayı gerektirir. Öyleyse ben Kabe'den uzakta yaşamama rağmen benim için bir Kabe yönü vardır. Peki secdemiz Kabe'ye denk gelmeyince ne olacak? Zaten dümdüz bir dünyadada uzaktayken denk getiremezsin. imkansıza yakındır. diğer taraftan arada dağlar olduğunu pekhala Peygamberin kendisi ve ashabı biliyordu. Başka bir husus Hz. Peygamberin Kabe içinde namaz kılmış olduğu nakledilir. Kabe içinde kılan kişinin istediği tarafa dönebileceği anlatılır. Kabe içinde namaz kılan kişinin Kabe önünde eğilme(rüku) ve secde hareketi yapmış olmayacağı açıktır. Mesele Kabenin o binasına secde etmek değildir. Kabe'yi Müslümanların putu sananlar bunu anlamıyacaktır. Kaynaklar Hz. Bilal'in namaz vakti geldiğinde Kabe binası üzerine çıkarak ezan okuduğunu yazar. Ayetlerde Beyt(ev) tabiri kullanılır. Allah'a ibadetin evidir. içerisinde ibadet yapmayan yine bu mabede doğru döner. Uzaktaysa eğer, Allah imkansızı emretmez fakat kabe'nin tarafına/olduğu yöne doğru namazın kılınmasını emreder. ki küre bir dünya üzerinde yaayan canlılar içinde kesin olarak varış yönleri söz konusudur. Bunun hikmeti nedir? sadece tahminlerimi söyleyebilirm. İşlevsel olarak tüm yeryüzü müslümanlarının zihninde varış yönü belli bir noktaya kalpleri bağlayıp birliği sağlıyor. Hikmetini en iyi bilen Yüce Allah'tır.

      Sil
    2. 3. diyorsunuz ki: "Burada bir iddia yok.Bir deney gözlem test var.Adam gitmiş yerinde incelemiş araştirmiş yillarca" Öyleyse neden gibson'ın belgeselinin ilk birkaç dakikası içerisinde günümüzde bir insanın bilgiye eskisinden çok daha rahat şekilde teknolojik imkanları kullanarak erişebileceği vurgusu yapılıyor? Açıp o kısmı izleyebilirsiniz. kitabında 60 veya 60 küsür camiden bahsediyor ve bunları tek tek ziyaret edipte ölçüm yapmış olması halinde gitmiş yerinde gözlem yapmış denebilirç Halbuki sadece google üzerinden ahkam kesilmişe benziyor. Bu sebeple ben yazımın girişinde Google earth teknolojisinin güvenilirliğini sorguladım ama zaten yukarıdaki yazıda Prof. David A. King gibson'ın verdiği tüm sayısal değerler doğru bile olsa tezinin yine niçin geçersiz olduğunun izahını yapmıştı. Gibson kitabında 60 veya 60 küsür camiden bahsetmesine rağmen aldığı eleştirilerden olsa gerewktirki belgeselinin kısa bir kesitinde birkaç caminin nasıl petra yönüne baktığını göstermeye çalışıyor ve eğer okumuşsanız yukarıdaki makalede bu camilerin özellikle izahı yapılıyor ve emevi döneminde yapılmış: mısır kuzey afrika ve endulüs emevi camilerinin baktığı yönler hakkında nasıl saçmaladığına dikkat çekiliyor. (gerçi okuduğunuzu ddia ediyorsunuz ama ...) özellikle endülüs emevi camileri yani abbasilerin istelerde hikmedemedikleri topraklardaki camiler için tam olarak gibson saçmalıyor. Gibson hiç bir şekilde semerkand daki güneye bakan camileri izah edemez ve bu camiler sadece samerkandda değil geniş bir müslüman coğrafyasında görülüyor. Halbuki yukarıdaki yazıda izahı yapılmış. Dahasıda söylenebilir mesela gideon avninin çalışması. Hepsi ve daha fazlası için lütfen yukarıdaki yazıyı gerçekten okuyun.
      son olarak yukardaki yazıda bulunmayan bir bilgi paylaşayım. abbasiler yer altında yıllarca örgütlendikten sonra emevilerin zayıfadığı bir dönemde iç kavgalarla zayıf düştükleri bir zamanda diğer muhalif gruplarla da anlaşarak büyük bir isyan çıkardılar ve üzerlerine gelen emevi birliklerini birer birer yenerek giderek yayıldılar ve güçlendiler. sonunda endülüs toprakları hariç tüm emevi topraklarının hkimi oldular. Yalnız dikkat: tüm bu isyan süreci ve yayılma ele geçirme sürecinin 8-9 yıl olduğu anlatılıyor. gibsonın sözüm ona arageçiş camileri gibi sunduğu camilerin yapılış tarihlerinin hepsi o 8-9 yılamı denk geliyor? hadi bi zahmet bakın.

      Sil
    3. Hani Gibson ayet ve hadislerden delil getiriyor diyorsunuz ya, işte Ayet ve hadisleri nasıl çarpıttığına dair yazılarımızında bulunduğu petraya özel blogumuzun adresi: https://komplopetra.blogspot.com/
      Çok sayıda yet Gibson2ın iddiasıyla net şekilde çelişiyor. Bunuda fırsat bulunca yakında yazacak veya videısunu hazırlayacağım inşaAllah.

      Hani gidip yerinde gözlem yapıyor demiştiniz ya, sanırım Arabistanda 30 yıla yakın zaman geçirmesini kastediyorsunuz. Gibsonın bahsettyiği camilerin belki yüzde 90 ından fazlası arabistanda değil ve birbirlerine oldukça uzak camiler. diğer taraftan bizzat kendisi belgesilinde arabistanda zaman geçirme sebebinin orasının Kitabı Mukaddes coğrafyası olmasından ötürü olduğunu söylemiyormu? Gerçek sina dağı isimli belgeseli izlerseniz arabistan'ın Yahudi ve hraitiyan tarihçileri için niçin önem arzettiğini daha iyi anlamış olursunuz.

      Sil
    4. HZ.MUHAMMED S.A.V 'in Tayin Ettiği Cami-ül Kebir’in Kıblesi , uydu teknolojisiyle bakıldı
      Koordinatların milim şaşmadığı kıble tayini

      Vabr Bin Yuhannes El-Huzai'yi
      Yemen'e gönderen peygamberimiz:
      "Yemen'e git onları imana davet et.
      Eğer davetini kabul ederlerse, onlara namazı emret.
      Namazı da kabul ederlerse,
      Bathan adlı araziye bir mescit inşa et ve
      bu mescidin yönü, Dyin adı verilen dağa dönük olsun" dedi

      Başka bir hadiste Resulullah (sav):
      “San’a da bina edeceğin mescidi
      Diyn Dağı nın sağında kalacak şekilde inşa et.
      Kıblesini ise yine tam olarak
      Diyn Dağı'na gelecek şekilde yap.” dedi

      Bu hadisi Taberani rivayet etmiştir. (bk. Mucemu’l-evsat, 1/253, hno: 831)

      Hafız Heysemi de bu hadisin senedinin hasen olduğunu belirtir. (Mecmeu’z-zevaid, 2/12, hno: 1966)

      Camiu’l-kebîr adıyla bilinen bu cami, bulunduğu sarp araziye rağmen kıbleye kusursuz çevrilmiş mihrabı ile biliniyor.


      Yemen'in başkenti Sana’da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) emri ile inşa edilen Mescid-i Sana’nın
      ( Cami-ül Kebir) kıblesinin , Peygamber Efendimiz tarafından yön verilerek tayin edilmesi
      uydu teknolojisi ile bakıldı. Cami-ül Kebir’in kıblesi milimetrik olarak Kabe’ye denk geliyor.
      İslam tarihinde inşa edilen üçüncü cami olma özelliğiyle dikkati çeken Cami-ül Kebir bulunduğu sarp araziye rağmen kıbleye
      kusursuz çevrilmiş mihrabı ile biliniyor. İslam’ı yaymak için dünyanın dört bir yanına dağılan sahabelerden
      Vabr Bin Yuhannas El-Huzai, Sana’ya gider.Hazreti Muhammed'in emri ile Yemenlileri İslam'a çağırır ve İslam'ın ilk
      camilerinden olan Mescid-i Sana’yı yaptırır. Cami ilk olarak 12 metrekarelik bir alana inşa edilmiş.
      kıble tayini uydu teknolojisiyle bakıldı Koordinatların milim şaşmadığı kıble tayini

      Sil
  7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Gerçekten çok güzel bir çalışma olmuş, Allah razı olsun

    YanıtlaSil
  9. HZ.MUHAMMED S.A.V 'in Tayin Ettiği Cami-ül Kebir’in Kıblesi , uydu teknolojisiyle bakıldı
    Koordinatların milim şaşmadığı kıble tayini

    Vabr Bin Yuhannes El-Huzai'yi
    Yemen'e gönderen peygamberimiz:
    "Yemen'e git onları imana davet et.
    Eğer davetini kabul ederlerse, onlara namazı emret.
    Namazı da kabul ederlerse,
    Bathan adlı araziye bir mescit inşa et ve
    bu mescidin yönü, Dyin adı verilen dağa dönük olsun" dedi

    Başka bir hadiste Resulullah (sav):
    “San’a da bina edeceğin mescidi
    Diyn Dağı nın sağında kalacak şekilde inşa et.
    Kıblesini ise yine tam olarak
    Diyn Dağı'na gelecek şekilde yap.” dedi

    Bu hadisi Taberani rivayet etmiştir. (bk. Mucemu’l-evsat, 1/253, hno: 831)

    Hafız Heysemi de bu hadisin senedinin hasen olduğunu belirtir. (Mecmeu’z-zevaid, 2/12, hno: 1966)

    Camiu’l-kebîr adıyla bilinen bu cami, bulunduğu sarp araziye rağmen kıbleye kusursuz çevrilmiş mihrabı ile biliniyor.


    Yemen'in başkenti Sana’da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) emri ile inşa edilen Mescid-i Sana’nın
    ( Cami-ül Kebir) kıblesinin , Peygamber Efendimiz tarafından yön verilerek tayin edilmesi
    uydu teknolojisi ile bakıldı. Cami-ül Kebir’in kıblesi milimetrik olarak Kabe’ye denk geliyor.
    İslam tarihinde inşa edilen üçüncü cami olma özelliğiyle dikkati çeken Cami-ül Kebir bulunduğu sarp araziye rağmen kıbleye
    kusursuz çevrilmiş mihrabı ile biliniyor. İslam’ı yaymak için dünyanın dört bir yanına dağılan sahabelerden
    Vabr Bin Yuhannas El-Huzai, Sana’ya gider.Hazreti Muhammed'in emri ile Yemenlileri İslam'a çağırır ve İslam'ın ilk
    camilerinden olan Mescid-i Sana’yı yaptırır. Cami ilk olarak 12 metrekarelik bir alana inşa edilmiş.
    kıble tayini uydu teknolojisiyle bakıldı Koordinatların milim şaşmadığı kıble tayini

    YanıtlaSil