12 Temmuz 2019 Cuma

Anunnaki Kelimesinin Anlamı ve Sümer Metinlerindeki Kullanım Örnekleri (Oxford Üniversitesi Çevirilerinden)

              


       Anunnaki kelimesi hakkında Zecharia Sitchin, eserlerinde, tekrar tekrar bu kelimenin anlamının "gökten inenler" olduğunu yazmıştır. Yani bunu bir kanıt olarak görmüş ve uzaylı iddiasını benimsetmek için bunu tekrar  tekrar ifade etmiştir. Günümüz de de Sitchin'in takipçileri aynı şeyi yapıyorlar ve onlar da kelimenin "gökten inenler" anlamına geldiğini söyleyip bir  delilmiş gibi  kullanıyorlar. Hatta sosyal medyada aynı paralelde yeni iddiaların türediğini görebilirsiniz. Bir Youtube videosuna göre  anunnaki kelimesi, "gökten inen elliler" anlamına geliyormuş. 
              Bu yazıda akademik dünyanın bu kelime hakkında neler düşündüğünü (kaynak linkleriyle beraber) göstermeye çalışacağım.  Oxford üniversitesi, Chicago   Üniversitesi, Pennsylvania Üniversitesi  gibi üniversitelerin, sümeroloji alanında onlarca yıllık birikimleri var ve dahası bu birikimi halka açık hale getirmiş durumdalar.  Akademisyenlerin müşterek gayretleriyle,    uzun çalışmalar sonucu ortaya koymuş oldukları ,  online olarak da  erişebileceğimiz Sümeroloji eserleri ve projeleri  mevcut. Kimi zaman bunlardan örnekler verirken kimi zamanda müstakil olarak bazı akademisyenlerin bakış açılarını paylaşacağım. Sonuç olarak Sitchin'in kelimeye verdiği anlamın akademik dünya tarafından benimsenmediğini göstermeyi umuyorum. 


      Anunnaki terimi  hakkında, akademisyenlerin çoğunluğunun benimsediği yoruma erişmek için en kestirme yolun,  "ORACC" isimli projenin web sitesine bakmak  olduğunu düşünüyorum. Bu sitede  verilen Anunnaki makalesine  geçmeden önce "Oracc" projesi hakkında bir kaç bilgi paylaşmak istiyorum.: 

 

Yönetim Kurulu

Oracc Yönlendirme Komitesi (OSC) şu kişilerden oluşmaktadır: Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi'nden Jamie Novotny , Cambridge Üniversitesi'nden Eleanor Robson , Pennsylvania Üniversitesi'nden Steve Tinney ve California Berkeley Üniversitesi'nde Niek Veldhuis'den oluşmaktadır . OSC, Oracc sisteminin devamlılığını ve belgelenmesini sağlamaktan ve projelerin oluşturulmasına ve bakımına yardımcı olmaktan sorumludur. Komite hiyerarşik değildir ve üyelerinin tamamı eşit statüye sahiptir.

yukarıda verilen bilgiler Oracc'ın kendi Web sayfasından alınmıştır.

  Oracc'ın websitesinde ki Anunnaki makalesinin orjinaline şu linkten ulaşabilirsiniz: 

Ben burada makaleden bazı alıntılar yapıp bir kaç hususa dikkat çekeceğim:


"A recent and comprehensive study of the term Anunna is still lacking; such a study is made more difficult by the term having slightly different meanings in different time periods."

"Anunna teriminin yeni ve kapsamlı bir çalışması hala eksiktir; böyle bir çalışma, terimin farklı zaman dilimlerinde biraz farklı anlamlara sahip olması   ile daha da zorlaştırılmıştır."

yukarıdaki pragrafı kısaca açıklamak gerekirse, bu güne kadar Anunnaki terimi hakkında yazılmış en az 3 makale bulunmakla birlikte bunlar almanca olup bunlardan birinin 1965 ten geldiğini Oracc'tan anlayabiliyorum. yakın tarihte yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Bununla birlikte  Mezopotamyalıların bu terimi farklı zaman periyotlarında, farklı anlamlarda kullandığı tespit edilmiştir.  Bu ise anunnaki terimine tek cümlelik sade ve net bir tanım yapmayı zorlaştırıyor.  Bunun örneklerini yazı içerisinde  göreceksiniz.

Makalede Anunnaki teriminin sümer metinlerinde aşağıdaki şekillerde göründüğü ifade edilmiştir:







Sumerian: da-nun, da-nun-na, da-nun-na-ke4-ne, da-nun-ke4-ne
Akkadian: da-nun-na-kie-nun-na-kie-nu-uk-kide-nu-uk-ki;


Görüleceği üzere sümerler "Anunnaki" demiyormuş ve yukarıda gördüğünüz formlar  içerisinde en çok kullanılan "da-nun-na"  olmuştur. 

zaten makale boyunca da "Anuna" terimi deniyor.  hatta makale başlığı ve giriş şöyle:

Anunna (Anunnaku, Anunnaki) (a group of gods)

The term Anunna indicates a group of gods in the Mesopotamian pantheon. Later on, it is sometimes used to describe the underworld gods (as opposed to the gods of heaven, the Igigi).

Ayrıca bazı okuyucular "da-nun-na-ke4-ne" ifadesindeki "ke4" hecesini "ki" ile 
eşdeğer zannedebilirler.  Sümer metinlerinde  "ke4" ile "ki" hecelerinin farklı sembollerle gösterildiğini yanda görebilirsiniz: 
Emin olmak için ETCSL 'nin listesine bakabilirsiniz: http://etcsl.orinst.ox.ac.uk/edition2/signlist.php

Oxford üniversitesinin hazırlamış olduğu online sümer metinleri kütüphanesinde (ETCSL) kendinizde terimin sümer metinlerindeki formunun  "da-nun-na" şeklinde olduğunu görebilirsiniz. Tek tek kelimenin geçtiği tüm sümer metinlerini inceleyebilirsiniz. Yazının devamında bunu nasıl yapabileceğiniz açıklanacaktır. Biraz sabırlı olmanızı öneririm. 

"da-nun-na" şeklindeki yazım formunun önündeki küçük d harfini bilmeyenler için kısaca açıklayıp geçelim. Sümerlerin çivi yazısı siteminde bir isim yazılırken isim hakkında bize yardımcı olacak bazı işaretler ismin önüne yada arkasına konurdu.  "d" işareti  "dingir" in kısaltmasıdır.  "dingir" in Tanrı anlamına geldiği düşünülüyor ve Sümer metinlerindeki orjinal dingir işareti yanda verilmiştir: 

bu işaret aynı zamanda Göğün tanrısı ve tüm tanrıların kralı  kabul edilen ve " An " ismiyle anılan tanrının ismini göstermek içinde kullanılıyor. Eğer büyük tanrılardan biri  olarak düşünülmüş olan Enki 'nin isminin önüne getirilirse Enki'nin bir tanrı olduğu belirtmek için getirilmiş oluyor. Sümer metinlerinde bir yıldızın ismi verileceği zaman önüne "MUL" işareti getiriliyordu. bu işaretin ve diğer bir çok işaretin orjinal formunu görmek için http://etcsl.orinst.ox.ac.uk/edition2/signlist.php tıklayabilirsiniz. Bu sistemin faydasını bir örnekle açıklayabilirim:  Mezopotamya metinlerinde Marduk, hem bir tanrı ismi olarak hemde bir gök cismi ismi olarak kullanılmıştır. Bir metinde Marduk'tan söz edildiğinde eğer önünde "d" işaret varsa bununla inandıkları bir tanrıdan söz ettiklerini, eğer önünde "MUL" işareti varsa bununla bir gök cisminden bahsettiklerini anlayabilirsiniz. 

Burada yeri gelmişken ilginç bir hususa da  dikkat çekmek isterim:
Enki, Enlil, İnanna gibi sümer inancındaki her bir tanrı için isimlerinden önce "dingir" işareti kullanılmış olmasına rağmen Göğün tanrısı kabul edilen An'ın isminin önüne dingir işareti getirilmemiş olması gerçekten ilginçtir. Peki sümerlerde hem gök, hem de göğün tanrısı aynı işaretle gösterildiğine göre nasıl ayırt ediyorlardı? Çünkü cümleden az çok belli oluyor. Örneğin cümle içinde  "yer gök" (an ki) deniyorsa gökten bahsedildiği anlaşılıyor. Tanrı olarak An 'dan  bahsedilen çeşitli cümlelerde ise bir saygı ifadesi belirten bir yan cümlecik bulunabiliyor ve bulunmadığı cümlelerde de yine cümleden anlaşılabiliyor.  Anuna teriminin de önünde dingir işareti kullanılmış olması tüm bu açıklamaları yapmama sebep oldu.  

Tekrar hatırlayalım Oracc'ın makalesinde Anunnaki teriminin Mezopotamya metinlerindeki kullanımlarını şöyle ifade etmişlerdi:







Sumerian: da-nun, da-nun-na, da-nun-na-ke4-ne, da-nun-ke4-ne
Akkadian: da-nun-na-kie-nun-na-kie-nu-uk-kide-nu-uk-ki;


Yani Anunnaki ifadesi,  sümerlerin  "Anuna" teriminin Akad sistemine  geçirilmiş halidir.  Ayrıca Oracc'ın makalesinde şu bilgi verilmektedir:

"The term Anunna first appears in the Post-Akkadian period, namely in some Gudea inscriptions, and in a few Ur III texts. In its Akkadian forms Anunnaku and Anunnaki continue to occur until the Seleucid period"



Yani terim ilk olarak Akad sonrası dönemde, Gudea ve UR III zaman periyodunda ortaya çıkmaya başlıyor. yani kabaca, ilk olarak  MÖ 2150 civarındaki mertinlerde ortaya çıkmaya başlamış. Bunu bir düşünün.  Mezopotamya'da yazının kullanılmaya başlaması MÖ 3500-3300 civarı olarak düşünülüyor.  ilk etapta devletin kayıt ihtiyacını karşılamak için kullanılan yazı MÖ 2600-2500 civarında bazı dini içerikli metinler içinde kullanılıyor. Özellikle tanrılardan bahseden edebi metinler için   MÖ 2300 sonrasına bakmak gerekiyor.   Günümüze kalmış olan  Sümer edebi eserlerinin büyük çoğunluğu MÖ 2200 ile Mö 2000 arasında ki zaman diliminden  geliyor.  Yani Anuna teriminin kullanılmaya başlaması çok sonradan olan bir durumdur. özellikle kelimeye uzaylı düşüncesi lehine anlamlar yüklemek isteyenlerin bu noktaya dikkat etmelerini isterim. 
Bu noktada akıllarda oluşmuş olabilecek muhtemel  bir soru işaretini de gidermek istiyorum.  Sümerlerin yaklaşık 250 yıllık bir dönemi Akad işgali altında geçmiştir. Sonrasında yeniden bağımsızlığını kazanan Sümerler, yaklaşık 150 yıl sonra  MÖ 2000 civarında tarih sahnesinden silinmiştir. Sonrasında eski Babil dönemi diye nitelenen dönem başlıyor. (Bazı ihtilaflar olsa da konu bütünlüğünü bozmamak için girmeyeceğim)  Babil ve Asur imparatorlukları Sümerlerin ve Akadların hükmettiği toprakları ele geçirdiklerinde, okullarında Sümer ve Akad  sistemlerini öğretip her iki sistemi de  kullanmışlardır.  Hatta Babilliler zaman içinde bazı efsaneler üretmişlerdir ki, bunları Akad dilinde ifade etmişlerdir. Yani Sümerler değil ama Babilliler "Anunnaki" terimini kullanmış oldular. (Sümerdeki orjinali Anunna ) 
Kelimenin orjinali üzerinde neden bu kadar durduğumu birazdan göstereceğim. 
Oracc Makalesinde Falkenstein'den alıntı yapılarak  deniyor ki:

"There has been some discussion as to the meaning of the name Anunna (see Falkenstein 1965: 128-30). The most likely suggestions translate the term as something like "Those of princely seed," (Falkenstein 1965: 129Edzard 1965: 42)."

"Anunna adının anlamı ile ilgili bazı tartışmalar olmuştur (bkz. Falkenstein 1965: 128-30). En muhtemel öneriler, terimi “Kraliyet tohumundan olanlar/Asil soydan olanlar” gibi çevirir (Falkenstein 1965: 129; Edzard 1965: 42).

Makalede bu çevirinin sebebini vermiyor olmakla birlikte Falkenstein'in makalesine link veriliyor fakat makale Almanca olduğu için  inceleyemiyorum.  Yinede niçin "Those of princely seed" şeklinde anlam verilmiş olabileceğini tahmin edebiliyorum ve sizinle  kendi deneyimimi paylaşacağım:
Pennsylvania Üniversitesinin  online sümer sözlüğünde "a-nun-na" kelimesinin hecelerine tek tek bakabiliyoruz.  Adres: http://psd.museum.upenn.edu

a hecesi için : 

Özellikle altını çizmiş olduğum anlamlardan ötürü bu hecenin kelimeye bir çeşit sınıf anlamı kattığı düşünülebilir sanıyorum.

nun hecesi için :

özellikle bu  hecede  "Prince" anlamı olmasına dikkat edin lütfen. Ayrıca karşısında hangi dönemlerde prince anlamında kullanıldığıda yazılmış. Anuna teriminin kullanılmaya başlamasından önceki dönemlerde de  "nun"  prince anlamında kullanılıyormuş.

na hecesi için:

altını çizdiğim kısımdan anladığım kadarıyla bileşik fiil oluştururken kullanılan bir yardımcı kelime. 

Yukarıda verdiğim her üç hecenin anlamları da aslında bu ifadelerin kendi başına birer kelime olarak kullanıldıkları vakit aldıkları anlamlardır. Bu şekilde düşünmek aslında çokta sağlıklı değildir ancak doğru bir sonuca çıkma olasılığı da vardır. Şöyle ki: Mezopotamya yazısı geliştirilirken önceleri bir sembol bir kelimeyi veya heceyi karşılamak üzere kullanılmıştır. Özellikle sümer dilinin  içerdiği kelimelerin bir çoğu tek heceliyken böyle yapılması (kullanıldığı yerlerin sınırlılığı da düşünülürse)  ihtiyacı karşılamış olsa gerektir. Yani sembollerin çoğu kendi başına anlamlı bir kelimeye karşılık gelmektedir.  Daha kompleks kelimelerin zaman içinde türediği ve hecelerinin anlamlarıyla bir şekilde ilişkili oldukları ve hatta bazı kelimelerin kendi başına anlamlı olan iki ayrı tek heceli kelimenin birleşmesinden oluşabildiği  düşünülürse yukarıdaki düz mantığın bize yardımcı olma olasılığı vardır.  
 Tekrar sümer metinlerindeki Anunna kullanımlarını hatırlarsak:

Sumerian: da-nun, da-nun-na, da-nun-na-ke4-ne, da-nun-ke4-ne 

Dikkat edilirse akademisyenlerin  "ke4" ile temsil ettikleri hece ile "na" hecesinin yer değiştirebildiği görülüyor. Dolayısıyla bunların kök olmadığı sonucu çıkarılabilir kanaatindeyim.  Kelimenin kökü "a-nun" olarak görünüyor  ve yukarıda baktığımız anlamlardan yola çıkarsak gerçekten de düz mantıkla "prens sınıfı"  gibi bir anlam çıkıyor. Kelime, önüne "d"(dingir) işareti konmasıyla da bu prens sınıfının tanrısal olduğu anlamını almış oluyor. Zaten Sümer  metinlerinde anunnakinin özellikle büyüklerinin, Enlil, Enki, İnanna, Bau gibi,    tanrıların kralı kabul edilen An'ın soyundan geldiği ayrı ayrı ifadesini buluyor.

        Anunnaki kelimesinin anlamı için Wikipedia'da şu görüş ortaya konmuştur: 
"The name Anunnaki is derived from An,[5] the Sumerian god of the sky.[5] The name is variously written "d a-nuna", "a-nuna-ke4-ne", or "a-nun-na", meaning "princely offspring" or "offspring of An".[4]"

"Anunnaki ismi An 'dan türemiştir. (An) Sümerler de Göğün tanrısıdır. Kelime çeşitli şekillerde yazılmıştır: "d a-nuna", "a-nuna-ke4-ne", or "a-nun-na" Anlamı "Soylu Tohum/hükümdar soyu" veya "An 'ın tohumu/soyu" şeklindedir. "
araştırmak isteyenler için dipnotlarını da veriyorum:
  • 4: Black, Jeremy; Green, Anthony (1992), Gods, Demons and Symbols of Ancient Mesopotamia: An Illustrated Dictionary, London, England: The British Museum Press, ISBN 0-7141-1705-6
  • 5: Leemings, David (2009), The Oxford Companion to World Mythology, Oxford University Press, p. 21, ISBN 978-0195387087
 Ayrıca Prof. Michael Heiser'de katıldığı bir belgeselde terimin anlamını şöyle açıklıyor:




Oracc'ın An hakkındaki sayfasına gelirseniz orada Horowitz'den alıntılanan şu tespit paylaşılmıştır:
"An/Anu is sometimes credited with the creation of the universe itself, either alone or with Enlil and Ea. Of the three levels of heaven, he inhabited the highest, said to be made of the reddish luludānitu stone (Horowitz 2001: 8-11)."
"An/Anu bazen bizzat evrenin yaratılması ile övülür, ya  doğrudan yalnız  kendisi tarafından ya da Enlil ve Ea ile birlikte. Göğün üç tabakasından, O, en yükseğinde oturmuştur/yaşamaktadır(inhabited), kırmızı(reddish)  luludānitu taşından yapıldığı söylenir. (Tanrı nın Tahtı'ndan bahsediyor.  )

Bizzat kendimde ETCSL (Oxford üniversitesinin Elektronik Sümer Edebiyatı Metinleri Kütüphanesi) 'de  An için şu ifadeye rastladım:
46-55. An, who created gods and humankind, gazed at holy Inana  ....... (kaynak:http://etcsl.orinst.ox.ac.uk/cgi-bin/etcsl.cgi?text=t.1.3.5#)
46-55 "An , tanrıların ve insanoğlunun  yaratıcısı, kutsal İnanna'ya baktı ..."

Bazı okuyucuların aklında bir soru işareti belirmiş olabilir. "Metinlerde insanın Enki tarafından yaratılmış olduğu anlatılmıyor muydu? " diye sorabilirsiniz.  Gerçektende "Enki And Ninmah" isimli metinde Enki insanın yaratılışında merkezi bir rol oynuyor. Bununla birlikte insanın yaratılışında birden fazla tanrının iş birliği yaptığı ve belli bir aşamada An'ın da buna dahil olduğu şeklinde anlaşılan bir anlatım sunuluyor. Şunu bilmeniz lazım ki,  Sümerler şehir devletleri halinde yaşıyordu ve her şehrin bir koruyucu tanrısı olduğuna inanılıyordu.  Sümer katiplerinin yazdığı hikayeler kıyaslanınca çeşitli çelişkiler ortaya çıkmaktadır.  Örneğin Enki tapınağından gelen bir metin İnanna tapınağından gelen bir metinle kıyaslanınca aynı olayı anlatmalarına rağmen detayların farklılaştığı görülmektedir. Aynı zaman periyodundaki metinler arasında bile çelişkiler mevcutken özellikle farklı dönemlere ait metinler arasında çok daha fazla çelişki vardır.   Bu gün bile belki istisnasız  her bir dinin çeşitli mezhepleri varken o dönemde de farklı inanış ve düşünüşlerin aynı kavmin içerisinde bulunabiliyor olması normaldir. Özellikle farklı şehirlerdeki ve farklı dönemlerdeki rahiplerin farklı yorumlar   getirmesi ve farklı hikayeler anlatması aslında şaşırtıcı değildir. Sümer efsaneleri arasındaki çelişkilere  (genel bir bakışla) dikkat çeken bir yazıya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. 
          Burada yeri gelmişken bir şeyi daha belirtmekte fayda var sanıyorum: İnsanın yaratılışı hakkında birden fazla Mezopotamya efsanesi vardır. "Enki and Ninmah" metni de  bunlardan birisidir ve bu hikayeninde metnine bakarsanız topraktan(kilden) yaratılmayı anlatır.   Mezopotamya'nın farklı yaratılış hikayeleri arasında  görülen ortak bir unsur topraktan yaratılmadır. (Elbette bu durum da Sitchin'in iddialarının aleyhinedir.)

Kelimenin Sümer Metinlerinde ki Kullanımlarından Örnekler

  Gılgamış'ın Ölümü (The death of Gilgameš) adıyla, ETCSL(Oxford Üniversitesinin Elektronik Sümer Metinleri Kütüphanesi)  'nde  verilen bir metinde aşağıdaki paragraf geçer:
Segment F
82-86.  "He will now be counted among the  Anuna  gods. He will be counted a companion of the {(1 ms. adds:) great} gods. …… the governor of the nether world. He will pass judgments and render verdicts, and what he says will be as weighty as the words of  Ninĝišzida  and  Dumuzid."
         
       Hikayeye göre Sümer kralı Gılgamış ölmüştür ve Anuna tanrılar onun hakkında tartışmaya yapmaktadırlar.  Aralarından birisi yukarıdaki teklifi yapar. Yani Gılgamış'ın Anuna tanrılar arasına katılmasını teklif eder. Ancak yukarıda ifadesini bulduğu üzere yeraltı dünyasının(Nether world) Anuna tanrıları arasına katılmasını teklif eder. Sümer inanışında ölen kişinin ruhu zaten yeraltı dünyasına gitmektedir ve orada yaptığı kötülüklerin cezasını görmektedir. Bunu Ur-Namma isimli kralın ölümünü anlatan metinde görebilirsiniz. Hatta o metinde halk, yeraltı dünyasında krala eza verilmemesi için kurbanlar kesip törenler düzenler. Şu halde,  yukarıdaki alıntıda yapılan teklif bize gösteriyor ki, Gılgamış'ın sıradan bir insanın akibetine uğraması değil özel bir lütufla Anuna tanrılar arasına alınması ve yer altı dünyasının yargılamayı gerçekleştiren Anuna tanrılarından olması teklif ediliyor. Neden özellikle Gılgamış için bu teklif yapılıyor diye düşünen okuyucuların bilmesi gereken şey, efsaneye göre Gılgamış'ın annesi bir anuna'dır, babası ise insandır. Dolayısıyla bir Anuna çocuğu olarak farklı muamele görmesi istenmektedir. Yukarıdaki alıntıda Dumuzid ismide dikkatinizi çekmiş olabilir. Sümer kral listelerinde ismi geçen Dumuzi için Sümerler İnanna ile eş olduğunu ve tanrılar arasına katıldığını düşünmüştür. Yine bu sonradan tanrı olarak düşünülen Dumuzi'nin de yeraltı dünyasının yargılama yapan tanrılarından sayılmasına dikkatinizi çekmek isterim.
      Gılgamış'ın ölümü metninden anlayacağımız şey, Sümer inancında, Anuna tanrıların bir bölümünün, yer altı dünyasında ölmüş insanların ruhlarını yargıladıkları ve hüküm verdikleridir. Bu ise uzaylı düşüncesiyle bağdaşır bir şey değildir. 

Başka bir metinden başka bir alıntı:

The building of Ninĝirsu's temple (Gudea, cylinders A and B)

353-364. The citizens were purifying an area of 24 iku for him, they were cleansing that area for him. He put juniper, the mountains' pure plant, onto the fire and raised smoke with cedar resin, the scent of gods. For him the day was for praying, and the night passed for him in supplications. In order to build the house of Ninĝirsu, the Anuna gods of the land of Lagaš stood by Gudea in prayer and supplication, and all this made the true shepherd Gudeaextremely happy.

)
Oldukça uzun olan bu metinde Hükümdar Gudea 'nın bir tanrı olarak kabul edilen Ningirsu adına yaptırdığı tapınak anlatılmaktadır. Tapınağın yapılışı , verilen önem ve şerefine verilen ziyafet şaşaalı bir şekilde anlatılmaktadır. Metinde Ningirsu adına ev (tapınak) yapılmasından ötürü Lagaş kentinin   Anuna tanrılarının kentin hükümdarının yanında durup dua ve niyazda bulunduklar ve bunun kentin "gerçek çobanı"(hükümdarı) olan Gudea'yı mutlu edişi ifade ediliyor.    Bu metnin içinde hükümdar için "dingir" ifadesinin kullanılması gibi bir ilginçlik de var. Gudea dönemi Akad işgalinden kurtulduktan sonradır ve  MÖ 2150 civarındadır. Tam ne zaman başladığı ve bittiği bilinmez. Hükümdarın bir "dingir" olarak anılması Akad ve sonrasında görülmeye başlanmış bir durumdur.  Daha eski metinlerde böyle bir yüceltme yapılmaz. Bu metinde hükümdar için "dingir" nitelemesi yapılmış olsa da yinede  dingir/tanrı derken bizim anladığımız şeyi kastetmedikleri anlaşılıyor. Aynı metnin başka bir paragrafı: 

824-829. All the people were placed (?) before it, the whole Land was detailed (?) to it. The Anuna gods stood there in admiration. The ruler, who is wise, who is knowledgeable, kissed the ground before that godly company. He touched the ground in prostration (?), with supplications and prayers; the ruler, the god of his city prayed.

Kendi şehrinin tanrısı deniyor hükümdar için ancak dualarından , niyazlarından, yere kapamasından, bir nevi secde edip yeri öpmesinden bahsediliyor. Yani metafizik kudret sahibi bir tanrı olarak düşünülmüyor, kendi halkı üzerindeki yetkisi açısından bir tanrılık atfediliyor. Halkın  tanrı olarak ibadet ettikleri kimselere kralın kendisi de ibadetler ediyor. özellikle şu paragrafa dikkat edin:


834-841.  He went to the  Anuna  gods and prayed to them: "O all you  Anuna  gods, admired by the land of  Lagaš, protectors of all the countries, whose command, a massive breach in a dam, carries away any who try to stop it. The worthy young man on whom you have looked will enjoy a long life. I, the shepherd, built the house, and now I will let my master enter his house. O  Anuna  gods, may you pray on my behalf!"

Paragrafın girişinde kral Anuna tanrılara dua ediyor ve tüm ülkelerin koruyucuları olarak onları övüyor. Kral kendisinden çoban olarak bahsediyor. Evet Tanrı dendiği gibi çoban da deniyor. Son kısımda Anuna tanrılarından kendisi hakkında dua etmelerini istiyor. Burada söylenenler size tuhaf geliyorsa başka bir Sümer metni ile beraber düşünüldüğü zaman tuhaflığın giderileceğini düşünüyorum. "Enki and Ninmah" isimli  metinde, Sümerlerin Anuna tanrıları yüksek grup ve alt grup olarak düşündüklerini görebiliyoruz. Sümerler inançlarında ki  anuna tanrıların büyükleri adına ayrı ayrı tapınaklar inşa ediyordu. Genel bir şekilde  tüm Anuna tanrılara hitaben yapılmış bir tapınak bulunamadığı yukarıda bahsi geçen Oracc makalesinde açıkça ifade edilmiştir. "Enki and Ninmah"  metni muhtemelen MÖ 2100 dolaylarından geliyor ve dönemin inancını yansıtıyor. Bazı yönleri ile başka metinlerle çelişiyor gibi  görünüyor fakat bazı yönleriyle de diğer metinleri daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ben bu blogda metnin incelemesini içeren bir yazıyı daha önce hazırlamış ve paylaşmıştım.  Bu yazıyı çok uzun tutmamak için sadece o yazının linkini vermekle yetineceğim:

Bu Sümer metni hem Anunnaki'yi anlamak adına önemli hemde insanın yaratılışını ve öncesini anlattığı için önemli. Metnin genelini incelemenizi veya benim incelememi  okuyarak yeterince detaylı bir deneyim edinmenizi   isterim. 

ETCSL de yeralan başka bir metinde Anuna kavramının bir çeşit tanımlanmasına rastlıyoruz:
Metin başlığı:  šir-namšub to Nanna for Ur-Namma (Ur-Namma F)

13-17. House, your great divine power is the shackle of the gods put on the Land. Your gate is named by your god, the beautiful god; only when it is is open does Utu illuminate from the horizon. Your platform, the place where the fates are determined by the gods, in order to make just decisions, is where the Anuna, the gods of heaven and earth, take counsel.

Anuna, yerin ve göğün tanrıları olarak  nitelenmiş. Metinde adı geçen kral, yani Ur-Namma, MÖ 2100 civarında hükmettiği için (bknz kaynak) metin o zamana yada daha sonrasına ait olmalı. Yani Sümerlerin son dönemine ait. 

Eski Babil döneminden kalmış olduğunu düşündüğüm bir metinde anunna  hakkında ki  ifadeler: (Yine bir ETCSL metni)
Metnin Başlığı: 

An adab (?) to Nuska for Išme-Dagan (Išme-Dagan Q)

1-11.
1 line fragmentary The Anuna, the great gods, …… the holy palace, the dwelling-place. Lord Nunamnir has appointed you as his chief minister; he has firmly put the holy sceptre in your hand, and made your name glorious. You are perfectly suited to perform the ordinances of the E-kur in all their complexity, to teach the proper execution of the lustrations and the august rites, to purify and clean, and to make grandly manifest the numerous divine powers, the surpassing divine powers; indeed, to give command with grandeur is now consummately and irrevocably yours. Moreover, you are indeed Nuska, the prince and the counsellor of the E-kur! In the entire extent of heaven and earth, in all the countries, you alone are mighty.
12-16. The Anuna, the gods of the earth, as many as they are, will gather before you in the Ubšu-unkena where the great verdicts are pronounced and the great commands are given. It is you who …… for them the forceful decisions made by Enlil. They always pay attention to your holy words, which, like the heavens, can never be grasped fully. In (?) the lofty ……, imbued with awesomeness, firmly founded, you announce their lot.

Metnin eski babil periyodundan kaldığını düşünme sebebim  Išme-Dagan isimli hükümdarın MÖ 1950 civarında hükmetmiş olmasıdır. (kaynak: http://oracc.museum.upenn.edu/amgg/mesopotamianhistory/index.html)
Bu metinden, Eski Babil periyodunda, Isin hanedanlığı döneminde, Anuna ifadesini, yer yüzünde düzeni sağladığını düşündükleri tanrıları ifade etmek için kullandıkları anlaşılıyor. 

 Yine Isme Dagan 'ın  isminin geçtiği ve büyük olasılıkla Eski Babil periyodundan olan bir metinde Anuna'nın şu şekilde tanımlandığını görüyoruz:

A hymn to Nibru and Išme-Dagan (Išme-Dagan W): c.2.5.4.23
Your prince, Nunamnir, the steer who has engendered (?) the divine powers, and Mother Ninlil, the great lady of your Ki-ur, the lady who has borne the divine powers -- what god is there living in the Land like these two? They have cultically purified (?) ……. They have settled ……, and taken their seats upon the good, great and praiseworthy divine powers. The Anuna gaze at them as if at their own father and mother, listening attentively when they speak holy and most precious words in the correct manner. Enlil and Ninlil looked at the heavens, while on earth they set bounds (?); and then, once their intention became clear in the great heavens and on the broad earth, the Anuna gods of heaven and earth set to work. The mattock and the earth-basket, tools for founding cities, (2 lines unclear) (unknown no. of lines missing)

Eski Babil döneminde de,  Sümerler de olduğu üzere,  Anuna ifadesinin hem yer hemde göğün tanrılarını ifade için kullanıldığı anlaşılıyor. Bir süre sonra Babillilerin Anuna/Anunnaki terimini yer altı dünyasının tanrılarını ifade maksadıyla kullandıkları görülmektedir.  Oracc'ta durum şöyle ifade edilmiş:

"The term Anunna indicates a group of gods in the Mesopotamian pantheon. Later on, it is sometimes used to describe the underworld gods (as opposed to the gods of heaven, the Igigi)."

Bu bölümü tamamlamadan önce bakacağımız son metin :The lament for Unug

Bu metinde savaşın yok ettiği bir Mezopotamya şehrinden, Unug şehrinden bahsedilmektedir.  

51-65.  War …… enemy lands …… echoed. Like arrows in a quiver ……. Evildoers in  Sumer……Gutium, the enemy, overturned …….  Sumer, caught in a trap, ……. Its people were thrown into turmoil ……. The mighty heroes of  Sumer  ……. …… the heart of a hurricane ……. They advanced like the front rank of troops, ……. Like …… they were crushed, every one of them ……. Their war veterans gave up, their brains were muddled. The troop leaders, the most outstanding of the men, were viciously hewn down.  Gutium, the enemy, …… weapons ……. Not looking at each other …… Like a swelling flood, like ……,  Subir  poured into  Sumer.

Eksik tahrip olmuş satırlar çok olsa da  savaştan bahsediyor ve anlaşıldığı kadarıyla bahsedilen düşman, tarihçilerin "Gutiler" dediği kavim.  Aşağıda bu  metinde geçen Anuna terimini de göreceksiniz:

66-74.  They …… like stampeding goats, they tore apart the corpses of the population. They mutilated  Sumer  and  Akkad, they pulverised it as with a pestle. They destroyed its settlements and habitations, they razed them to ruin mounds. The best of  Sumer  they scattered like dust, they heaped up ……. They massacred its populace, they finished off young and old alike. They destroyed the city of the  Anuna  gods, they set it aflame. They put out both  Unug's  eyes, they uprooted its young shoots. They wandered all through the libation places of the  Anunagods. And even  Kulaba, which is the primeval city, they turned into a place of murder.

Bu metin Eski babil döneminden geliyor olmalıdır. Çünkü ETCSL 'nin kendi websitesinde yapılan açıklamaya göre ETCSL  üzerindeki metinler MÖ üçüncü bin yılın son kısmı  ile ikinci binyılın baş kısmı arasından gelmektedir. Yani yaklaşık MÖ 2250 ile MÖ 1750 aralığından. Metin Sümer ve Akadların Gutiler tarafından nasıl ortadan kaldırıldığını anlattığına göre ve MÖ 2000 'ler civarında Sümerler son bulduğuna göre Eski Babil döneminden kalma  bir metin var burada. Bu metin üzerinde durmamın sebebi Zecharia Sitchin'in Sümerlerin yok oluşu hakkında ortaya attığı iddiadır. Ona göre Anunnakiler arasında bir nükleer savaş yaşanmış ve bu sebeple anunnakiler yeryüzünü terk ederken Sümer dönemi de böylece kapanmıştır.  Oysa bu metinde görüldüğü kadarıyla Mezopotamyalılar, Sümerlerin Gutiler tarafından ortadan kaldırıldığını düşünüyorlarmış. Dahası Metnin devamına bakılırsa antik  Mezopotamyalılar bir nükleer savaş yaşandığını da düşünmüyorlar:

89-99.  Battering rams and shields were set up, they rent its walls. They breached its buttresses, they hewed the city with axes. They set fire to its stations, they …… the city's dwellings. They destroyed it, they demolished it.  Unug, the good place, was …… with dust. Like a great wild bull wounded with an arrow, ……. Like a wild cow pierced with a spear, ……. The mighty one rushed with his weapons and …… implements of war.  Subir, rising up like a swelling floodwave, ……. They trampled (?) through the streets and ……. They let the blood of the people flow like that of a sacrificial cow, they tore out everything that had been built.

Görüldüğü üzere koç başların şehir duvarlarını aşmak için kullanıldığı, kalkanlar ve baltaların kullanıldığı konvasiyonel ve o dönemden beklenebilecek bir savaş söz konusu.  Ayrıca yukarıda  They destroyed the city of the  Anuna  gods,  ifadesi geçmişti. Eğer sümerlerin başlarında Uzaylı kimseler olsaydı her halde eli baltalı  Gutiler Sümer şehrini ve insanlarını ortadan kaldıramazdı. Ama metinde diyor ki: Onlar  Anuna tanrıların şehrini imha ettiler.


Kelimenin Sümer Metinlerinde ki  Diğer Fromlarına ve Kullanımlarına   Nasıl Bakabilirsiniz?
Oracc'ın Anunnaki makalesinde sayfanın alt kısmında bir link veriliyor.  Bu linke tıklarsanız sizi ETCSL'ye taşıyor ama ana sayfasına değil. ulaşmış olduğunuz yer "gelişmiş arama" bölümü olacaktır. Normalde  buradan arama yaptırarak Anunnaki teriminin  Elektronik  Sümer kütüphanesinde ki bütün kullanımlarına erişebilirsiniz. Tabi kullanmasını biliyorsanız! Fakat endişe etmeyin Oracc'ın bahsettiğim  linki sadece sayfayı açmıyor ve tüm metinler içerisinde Anunna ifadesi otomatik olarak aranmış şekilde karşınıza geliyor.  Farklı metinlerden 182 adet sonuç çıkacak karşınıza.  teker teker bu metinlere tıklayarak Sümerlerin ve takip eden Mezopotamyalıların  Anunnaki hakkında ne düşündüğünü bizzat kendiniz görebilirsiniz.  Bahsettiğim linki bende aşağıda paylaşıyorum:

http://etcsl.orinst.ox.ac.uk/cgi-bin/etcsl.cgi?searchword=l=a-nun-na%20t=DN&charenc=gcirc


ETCSL üzerindeki Anunnaki terimi dışında başka kelimlerde aratmak isteyebilirsiniz. Sümer metinlerinde Nibiru var mı? ya da Sümer metinlerinde altın elementinden  ne şekilde bahsediliyor merak edip aratmak isteyebilirsiniz. Ya da başka herhangi bir şey için,   ETCSL'nin kullanımını anlatan aşağıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim.  Videoda Prof. M. Heiser ETCSL'nin kullanımını anlatıyor. 




Eğer bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşmanızı rica ediyorum. 
Ayrıca aşağıdaki linkten Anunnaki ve Nibiru hakkında hazırlamış olduğum diğer içeriklere ulaşabilirsiniz:
https://antikyalanlar.blogspot.com/p/anunnakiler_15.html

1 yorum:

  1. Kardeşim emeğine sağlık. Öncelikle emeklerin çok güzel. Çok önemli bir boşluğu doldurmuşsun. allah ecrini versin.
    Ben Annunaki çarpıtmaları hakkında bir yazı hazırlıyorum. https://www.bilimveyaratilisagaci.com/ adresinde ve instagram hesabında yayınlamayı düşünüyorum. Youtube kanalım için videosunu da yapmak istiyorum. Senin yazılarından da kaynağını belirterek istifade edeceğim. Bu yazıda bana yardım edermisin acaba? Youtube veya instagram hesabımdan bana ulaşabilirsin. (web sitemde linkleri mevcut) Cevabını bekliyorum. İyi çalışmalar.

    YanıtlaSil